Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Ana Bilim Dalı” Topluma Hizmet Dersi” kapsamında Öğr. Görv. Tuncay DEMİRTAŞ rehberliğinde hazırlanmıştır.

Özgüven kavramı günümüzde üzerinde en çok çalışılan kavramlardan biridir.  Gerek eğitimde gerek psikolojide, işte hatta günlük hayatımızda üzerinde çok durulan bir kavramdır. Özgüven, bireyin tıpkı su gibi temel ihtiyacıdır. Özgüvensizlik, bireyin gündelik hayatta temel ihtiyacını gidermesini bile engeller. Sosyal ortamda zorluk çekmesine, bunun sonucu da psikolojik rahatsızlıklara neden olur.  

Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre yaşamın daha ilk yıllarında bakım veren ile bebek arasında güvenin temelleri atılmaktadır. İhtiyaçları karşılanan ve sevgi gören bir bebekte temel güven duygusu oluşur. Bebek çevresine karşı olan güven doyumunu belirli düzeyde karşıladıktan sonra kendine güven duygusunu da zamanla kazanmaya başlamaktadır. Özgüven, insanların doğuştan sahip olmadıkları tersine çocukluktan itibaren yavaş yavaş gelişen bir özelliktir. (Kaya ve Taştan, 2020)

Okul öncesinde bu durum çok daha önemlidir çünkü özgüven gelişiminin temeli burada atılmalıdır. Okul öncesinde aşılanan özgüven duygusu çocuğun ileriki yaşamı için çok kritiktir. Özgüven duygusunu çocuklarda aşılamak için en önemli faktör aile, okul ve öğretmendir.

Aile, çocuğun temelini atmalı onu her açıdan desteklemelidir. Özgüven gelişimi için ailenin sıkı, baskıcı, ceza veren bir tutumda değil; destekleyen, özgürlükçü bir tutum takılmalıdır. Aile-çocuk arasında ne kadar fazla etkileşim sohbet ve paylaşım varsa bu özgüven gelişimi için çok faydalıdır.  Aile çocuğu ne kadar baskılar ve sürekli” yapma” derse çocuk karşısına çıkan her eyleme hayır diyecek, yapamayacak ve korkacak” yapma” yerine “yapabilirsin” derlerse çocuk karşısına çıkacak eyleme karşı çekinmeyecek, korkmayacak ve cesur olacaktır. Aile çocuğa demokratik bir ortam sunarak ona seçme şansı tanırsa ve kararlarına saygı duyarsa çocuk kararlarının sürekli yanlış olduğunu düşünmez, kararının arkasında durur ve çekinmeden kararını belirtir. Bu sayede çocuk sınırlarını çizer.

Bireyin ilk sosyal çevresi olarak nitelendirilen ailelere yönelik okul rehberlik servisleri tarafından özgüven ve özgüven gelişimi konularında seminerler düzenlenebilir. Bunun yanında ebeveyn tutumları ve bu tutumların çocuk üzerindeki etkilerine yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılabilir. (Kaya ve Taştan, 2020)

Okul, çocuğun kendini güvende ve huzurlu hissettiği ortam olmalıdır çocukların özgüven gelişimi için gerekli bir ortam sunmalıdır, çocuklar için farklı aktiviteler yapabileceği ortam fırsatı sunmalıdır. Örneğin futbolda kötü olan bir çocuk jimnastik yapabileceği bir ortam görüp o alanda yeteneğini keşfedip özgüvenini yükseltebilir ya da matematikte kötü olan bir çocuk resim atölyesinde resim yapma yeteneğini keşfedip özgüvenini yükseltebilir. Tüm bunları yaparken okul, çocuğu her alanda desteklemeye çaba göstermelidir.

 Okul rehber öğretmenleri tarafından gözlemlenen ve özgüven düzeyi düşük olan öğrencilere yönelik bir psikoeğitim grubu oluşturulup özgüven düzeylerinin yükselmesine yardımcı olunabilir. (Kaya ve Taştan, 2020)

Öğretmen, en önemli faktörlerin başında gelir çünkü ailenin, okulun sağlayamadığı desteği ve ortamı öğretmen sağlamalıdır. Öğretmen çocuğun özgüvenini neyin zedelediğini onun özgüvenini düşürdüğü şeyi bulup onu bu alanda desteklemek için yardım almalı ve desteklemelidir. Özgüveni düşük, çekinen öğrencileri aktif tutmalı hatta bütün sınıfı aktif tutarak etkinliklerini yapmalı. Derste, yaparak yaşayarak öğrenmeyi temel almalı öğrenci merkezli bir tutum sergilemelidir.

 

 

KAYNAKÇA:

Nagehan, K. A. Y. A., & TASTAN, N. (2020). Özgüven üzerine bir derleme. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi10(2), 297-312.