Araştırmada 219 katılımcıdan, burnunu karıştırdığını kabul edenlerin yüzde 17'sinin Covid-19 testi pozitif çıkarken, burnunu karıştırmadığını söyleyenlerde bu oran yüzde 6.

Hollandalı araştırmacılar, virüsün yayılmasında burun karıştırmanın rolünün hafife alınıyor olabileceğini söylüyor. Ayrıca erkeklerin ve gençlerin bu alışkanlığı kabul etme oranının daha yüksek olduğu bulundu. 

Hollanda'daki iki üniversite tıp merkezindeki sağlık çalışanları arasında 2020'de yapılan anket, katılımcıların çoğunluğunun (yüzde 85) ara sıra da olsa burunlarını karıştırdıklarını ortaya koydu.

Verilere göre, en sık burun karıştıranlar doktorlar (yüzde 95). Doktorları, destek personeli (yüzde 86) ve hemşireler (yüzde 80) izliyor. Aynı zamanda, personelin üçte biri tırnaklarını yediğini kabul etti. Ancak verilere göre bu, Covid-19'a yakalanma olasılığını artırmıyor.
 
Araştırmacılar, bunun tükürüğün koruyucu etkisinden kaynaklanıyor olabileceğini belirterek, virüsün vücuda ağız yoluyla girmediğini gösterdiğini söylüyor. Ayrıca araştırmaya göre, sakallı ya da gözlüklü olmak Covid-19'a yakalanma riskini artırmıyor. Ancak maskeyi doğru şekilde takmak olumsuz etkiliyor olabilir.

Araştırmacılar, burnun koronavirüsün vücuda girmesi için ana yol olduğunu, bu nedenle burun karıştırmanın ellerdeki virüsü doğrudan buruna sokarak enfeksiyonu kolaylaştırabileceğini söylüyor. Burun karıştırma alışkanlığı, virüsün diğer insanlara daha kolay yayılması anlamına da gelebilir.

Enfekte olduktan sonraki günlerde, henüz semptomlar oluşmaya başlamadan önce burnu çevreleyen nemli dokularda çok fazla virüs olduğunu belirten araştırmacılar şunları ekliyor:

"Enfekte olan sağlık çalışanları çalışma ortamında daha fazla bulaşmaya yol açabilir"

Araştırmanın yazarları, personel arasında koronavirüs yayılmasının hastanelerde önemli bir sorun olduğunu vurgularken, burun karıştırmanın rolünün 'hafife alınmış olabileceğini' söyledi. PLOS One dergisindeki makalede, enfeksiyonu önlemek için hazırlanan rehberlerde, burun karıştırmaya karşı eğitimlerin de olması önerildi.

Koronavirüs tehlikesi devam ediyor mu? 
Türkiye'de ilk Covid-19 vakası 11 Mart 2020'de görülürken, bu tarih aynı zamanda Covid-19'un DSÖ tarafından 'küresel pandemi' ilan edildiği gün oldu. DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, 11 Mart 2020'de Covid-19'un yayılma hızının alarm verici düzeyde olduğunu belirterek, Covid-19'u resmen "salgın" ilan etti.

Dünya, Covid-19 salgınından ilk kez Çin'in 31 Aralık 2019'da Wuhan kentinde "kaynağı bilinmeyen gizemli solunum yolu hastalığının" ortaya çıktığını DSÖ'nün bildirmesiyle haberdar oldu.

Hızla dünya geneline yayılan salgın, insanları evlerine kapattı, ekonomileri etkiledi ve bugüne kadar milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Hastalık, ilk kez Çin'in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentindeki deniz ürünleri gıda pazarını ziyaret eden kişilerde görüldü. Sebebi anlaşılamayan solunum rahatsızlığı şikayetiyle ilk hasta, 17 Kasım 2019'da hastaneye başvurdu. 

Akciğer iltihaplanmasına yol açan hastalığa bilinmeyen yeni bir virüsün sebep olduğu anlaşılacaktı. DSÖ, 7 Ocak 2020'de gizemli hastalığın Kovid-19'dan kaynaklandığını açıkladı.

Yarasalardaki bir betakoronavirüsün insana geçerken mutasyona uğramış hali olduğu düşünülen bu koronavirüse "2019-nCov" adı verildi. Mart 2020'nin ardından salgının kontrol altına alınması ve önlenmesine yönelik tedbirler, bütün ülkelerin ana gündemi haline geldi.

DSÖ, Covid-19 salgınının yayılmasını önlemek için 5 Haziran 2020'de hükümetlere ilk kez halka açık yerlerde kumaş yüz maskeleri takılmasının teşvik edilmesi yönünde tavsiyede bulundu.

İş yerleri, okullar ve diğer halka açık yerlerde kapanmaya gidilirken, insanlar bir süre yüz yüze sürdürdükleri hayata ara vermek durumunda kaldı. Başta DSÖ tarafından olmak üzere neredeyse tüm ülkelerde vatandaşlara hastalıktan korunmak için "maske, mesafe ve hijyen" gibi önlemlere dikkat edilmesi uyarısı yapıldı.

Risk hala devam ediyor 
DSÖ'nün salgınla mücadelede yaşanan ilerlemelere rağmen Covid-19'u 'Uluslararası Halk Sağlığı Acil Durumu' olarak nitelendirilmeye devam etmesi kararı ve salgının 'küresel acil durum' olma şekli sürüyor.

Dünyanın, genel olarak vaka ve virüs kaynaklı ölüm sayıları açısından 3 yıl öncesine göre daha iyi konumda olduğunu belirten DSÖ, ''Bu virüs hafife alınmamalıdır" çağrılarını da yineliyor.