Binaya gelen uzmanların apartman sakinleri için “eşyalarını alabilir” kararının bile uygulanmadığını ifade eden bina sakinleri bu kararla yılların emeklerinin bir çırpıda heba olduğunu dile getirirken diğer yandan ise apartmanda yıkım işlemleri hala sürüyor.
YILMAZ: “İTİRAZIMIZ DEĞERLENDİRİLMEDEN YIKIM BAŞLADI
Davut Yılmaz, “Çağla Apartmanı’nda hiçbir inceleme yapılmadan binanın etrafı çevrilmişti. Polisler bizi binanın içerisine bile bırakmıyordu. Bizde hukuki süreç ile hakkımızı aramak için başvurularımızı yaptık. İtiraz ettik. Binayı gelip değerlendirenler ‘binaya ağır hasarlı ama acil yıkılacak bir bina değil’ dediler. Daha sonra Çevre Şehircilik Bakanlığına gittiler ve orada fikirleri değişmişti. Acil yıkılması gerekiyor dediler. Hasar Tespit Kurumunun başında kişi jeoloji mühendisi. Diğer genç arkadaşlarımızda binanın fotoğrafları ile ilgili değerlendirme yapıp yıkılacak dedi. Fakat biz tebliğ istedik. Bize 20 Mart’a kadar tebliğ yapılmadı. Adli yola başvurduk. Bizim binamız acil yıkılacak bir bina değil dedik. 24 Şubat’ta daha tebliğ yapılmadan buranın yıkım ihalesi verilmişti. Mahkeme sürecini başlattık. Mahkeme bana dedi ki idare hala sizin itirazınızı değerlendirmemiş. Sizin başvurunuz incelenmeden reddedilmiş dedi. Fakat idare ısrarla itirazımızın sonucunu 20 Mart’a kadar iletmedi. Ama 20 Mart’ta gelip yıkacağız dediler. 21 Mart’ta tekrar adli süreci başlattık. Mahkeme başkanı ile görüştük ve kendisine sizin kararınız beklenmeden burası yıkılmak isteniyor dedik. Biz uzman ekipler gelsin incelesinler dedik. Ondan sonra yine yıkılsın deniliyorsa bizde yıkılsın dedik. Hâkime gidip beklemediklerini söyledik. Hâkim ise bize beklemeleri lazım, beklemiyorlarsa tazminata başvurursunuz dedi. Ben bir şey yapamam ben karar veremem benim 15 gün sizin itirazınızı değerlendirme sürem var. Bunu da idarenin beklemesi lazım dedi ama beklemediler. Uzman ekip ise en sonunda Gaziantep Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Aytaç Güven’nin beraberinde geldi. Valiliğin heyet olarak gönderdiği bu insanlar ise 1 saat apartmanı gezdikten sonra içerde kurulumuz ile birlikte toplantı yaptılar ve bu binanın yıkılacak bina olmadığını söylediler. Eğer yıkılacak bina olsa 1 saat burada oturmayız dediler. Bu binanın üzerine 2 kat daha yapsaydınız bu bina yıkılmaz dediler. İnsanların eşyalarını kontrollü bir şekilde almasına izin verin dediler. Ama kimse bize bunun için izin bile vermedi. Biz 45 gündür mağdur durumdayız, kimse sesimizi duymadı. Acil yıkılacak bina da 3 gündür yıkılmaya çalışılıyor. Çürük denilen bina yıkılamıyor. Bu bina yıkılmaz çünkü adaletimiz gibi çürük ve çirkin değil” dedi.
GÖÇER: “ÖLMÜŞ BABAMIN FOTOĞRAFINI BİLE ALAMADIM”
Gökçe Çöçer, “Ben Çağla Apartmanında 5. katın sahibiyim. Aynı zamandan depremden 5 gün öncede 8. katta ofisimi taşıdım. Deprem sonrası sosyal medyada binamızı paylaşmaya başladılar. İlk ciddiye almadık. Sosyal Medya’da her gün istifa et istifa et diye paylaşım yapılıyor o paylaşımlar ciddiye alınıp istifa edildi mi? Kendi ile ilgili olunca hiçbir şeyi ciddiye almıyorlar. Ben de eğer gerçekten yıkılması gerekiyorsa yıkılsın da dedim. Fakat ben burada bir diploma için sinir krizi geçirdim. İçerde diplomam var diyorum İngiltere’de okudum diyorum ama bana e-devletten çıkar diyor. Yurt dışı diploması e-devletten çıkmıyor. Ofisimiz de yıkıldı nasıl yapacağız işimizi. Babam yeni öldü. Ölmüş babamın fotoğrafını bile alamadım ben. Bir fotoğrafı bile vermediler. Tamam yıkılsın ama herkes bina boşaltıyor bizimde eşyalarımızı, anılarımızı almamıza izin verselerdi” diye konuştu.
KAYA: “ADALET YOK, HUKUK YOK, DEVLET YOK”
Özlem Kaya, “Adalet yok, hukuk yok, devlet yok. Benim engelli kardeşim var. Onun eşyalarını bile alamadık. Annemin yıllardır biriktirip aldığı ablamın çeyizi içerde olduğu gibi kaldı. Tüm anılarımız, birikimimiz hepsi gitti. Bu bina sağlamdı, yıkılacak bir bina değildi. Çürük denilen bina kaç gündür yıkılamıyor bile. Hala ayakta. Bizim evsiz kalmamıza sebep olanların hepsini Allaha havale ediyorum” şeklinde konuştu.
TUNCEL: “EVİMİZİ BAŞIMIZA YIKTILAR”
Burcu Tunçel, “Ben 1. katta annem ise 6. katta oturuyor. Bizim orada 2 değil, 16 tane evimiz vardı. Ben 16 dairenin hikayesini de o kadar güzel biliyorum ki. Benim binamda alzeımır hastam var, dms hastam var. Doktorlar çok iyi bilir o süreçlerin nasıl gittiğini. O insanların eşyaları çok önemli. Bitirdiler. 2 tane çocuğum var. Çocuklarımın kitaplarını, kıyafetlerini verdiler. Biz yeniden hayat düzeriz. Çanak, çömlek bizim umurumuzda değil. Bizim anılarımız var o evde. Bir parça bile bir şey almamıza izin vermediler. Biz hak hukuk aradık ama kimse bizim sesimizi duymadı. Binamıza eğri dediler ama bizim binamızın şekli öyleydi. Eğer binamız eğri olsa biz nasıl içinde oturalım. Çocuklarım için ayakta kalmaya çalışıyorum. Bizim evimizi insanlar başımıza yıktı. Bizlere sürekli duyum geliyordu. Üstten karar geliyor diye. Sorup soruşturduktan sonra binamızın arkasındaki binanın sürekli şikâyet ettiğini duyduk. Bizim başımıza yıktılar evimizi” dedi.
ENGİN: “BÜYÜK BİR HAKSIZLIĞA UĞRADIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUZ”
Deniz Engin, “Büyük bir haksızlığa uğradığımızı düşünüyoruz. Bina ile ilgili her türlü işlem yapılsaydı biz zaten yıkılmasına baştan razıydık. Ama içindeki eşyalarımızı, anılarımızı bize vermedikleri zaman bizim çok zorumuza gitti. Sağlığımızı psikolojimi bozdu. Herkes kendi evine girdi ama bizim hala kalacak bir evimiz yok. Kimimizin kalacak yeri var, kimimizin kalacak yeri yok. Benim evimde 200 yıllık teyzemin hatırası piyanom var. Bunu bana hangi maddiyat getirebilir. Her şeyimiz yukarda. Çocuklarımız var bizim, neler yaşadığımızı kim bilebilir” diye konuştu.