Abdülhamid Efendi (Karamollazâde) Hazretleri
(d.? / ö.1861)
Bu zat, Nakşibendî şeyhlerindendir. Aslen Anteplidir. Memleketinde ilim öğrenmek ve halkı irşad etmekle ömrünü geçirmiş, 1861 de vefat etmiş, Kurban Baba eteğindeki dağa defnedilmiştir.
Aydî Baba Hazretleri
(d.1812 / ö.?)
Gaziantep velilerinden olan bu zatın adı Mehmed olup, babasının adı Mehmed Nâmi Efendi'dir. Babası da âlim bir zat idi. Aydî Baba, 1227 (m.1812) yılında Gaziantep'te doğdu. İlk tahsiline burada başladı. Daha sonra Halep-Kayseri ve İstanbul'a gitti. İlim tahsilinin sonunda Kayseri Medresesi'nde bir süre müderrislik yaptı. Tekrar İstanbul'a gitti ve Kuşadalı İbrahim Efendi'ye intisap etti. Halvetî tarikatından hilafet aldı. Bu seyahate çıkarken dükkânını satıp işini dağıtmıştı. Sonradan geçim sıkıntısına düştüyse de kendisi bunu sabırla karşıladı. Kendisiyle birlikte İstanbul'a gelip halinden şikâyet eden arkadaşını da memnun edip oradan ayrıldı. Hilafet aldıktan sonra Antep'e dönen Aydî Baba, İki Şerefeli Camii'de imamlık yaptı.
Fethüllah Efendi Hazretleri
(d.? / ö.1563)
Gaziantep'te yetişen velilerdendir. Aynı yerde doğdu. Doğum tarihi belli değildir. Babası Abdüllatif Efendi'dir. Hazreti Ebubekir soyundan olduğu rivayet edilir. Hayatı hakkında geniş bilgiye rastlanamamıştır. Fethullah Efendi Hazretleri dinî ve tasavvuf ilimleri tahsilden sonra her iki yolda da icazet ve hilafet almış, her iki kanaldan ilmini yaymak için Gaziantep'te bir cami ve bir de tekke yaptırmıştır. Dünyaya önem vermemiş, zâhidce bir hayat sürdürmüştür. Cami ve tekke inşaatını sürdürürken, bir kişinin: "Sen fakir bir kimsesin. Bu inşaatları yapmak için nereden para bulacaksın?" demesi üzerine, önündeki taşa bakınca altın olmuş ve: "Allahü Teala'nın öyle kulları vardır ki, taşa baksa altın olur" diyerek, soru soran kişiye derecesini göstermiştir.
Gözükızıl Mehmed Baba Hazretleri
(d.? / ö.1563)
Gaziantep velilerindendir. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Cıncıkçı Mağarası denilen yerde münzevi, herkesten uzak, yalnız bir hayat sürdü. Doğum ve vefat tarihleri belli değildir. On dokuzuncu asırda yaşamıştır. Kabri Gaziantep'tedir. Halktan biri arkadaşları ile konuşurken hacca gideceğini söyledi. Arkadaşı ise gidemeyeceğini ileri sürdü. Bunun üzerine: "Gitmezsem karım benden boş olsun" dedi. Hac zamanı bazı sebeplerden dolayı o zat yola çıkamadı. Arife gününe bir gün kala hanımı: "Aramızda artık nikâh kalmadı" diye adamı eve almadı.
Mehmed Hasib Dürrî Efendi Hazretleri
(d.1848 / ö.1913)
Gaziantep velilerinden olup, 1264 (m.1848) yılında Antep’in Karacaoğlan mahallesinde dünyaya geldi. Babası, Şam ve Mısır'da ilim tahsil etmiş âlim bir zat olan Hacı Hafız Ahmed Efendi’dir. Âlim bir çevrede dünyaya gelen Hasib Dürri Efendi, kısa zamanda gerekli ilimleri tahsil etli. Şuaybzâde Ali Akif Efendi'nin feyizli sohbetlerine katılarak ona talebe oldu.
Muhammed Sâmî Hazretleri (Sam Şeyhi)
(d.1447 / ö.1527)
Gaziantep'te yetişen velilerdendir. Adı Muhammed Muhyiddin, babasının adı ise Abdurrahman'dır. Gaziantep'e bağlı Sam köyünde 851 (m.1447) yılında doğdu. Zamanın âlimlerinden ve ariflerinden ilim ve feyiz alıp yetişti. Sam Şeyhi veya Müderris Mehmed Efendi diye meşhurdur. Uzun yıllar, Sam köyünde ilim ve irşad hizmetlerinde bulundu. Yavuz Sultan Selim Han, Mısır seferine giderken, Gaziantep'ten geçti. Bölgede meşhur olan Şeyh Muhammed Sami Hazretleri'nin ziyaretlerinde bulundu. Onun büyük Allah dostu olduğunu derhal anladı. Bu seferde zafer müyesser olup olmayacağını sordu. Muhammed Samî Efendi, Padişahı zaferle müjdeledi. Yavuz Sultan Selim, sefere birlikte çıkmak istediğini söyleyince: "Siz gidiniz, biz geliriz" dedi.
Şâh-ı Velî Ayıntâbî Hazretleri
(d.? / ö.1691)
Halvetiyye tarikatı şeyhlerinden faziletli bir zattır. Hicri 1000 yılına yakın bir tarihte memleketinde vefat etti. "Gunyetü's-Sâlikîn" adında Arapça ve tafsilatlı "Vird-i Settâr" şerhi bulunmaktadır. Bu eserin bir nüshası, Üsküdar'da Seyyid Nasûhî Dergâhı Kütüphanesi'nde bulunmaktadır.
Şeyh Saçaklı Hazretleri
(d.? / ö.1732)
Gaziantep velilerindendir. Adı, Ebu Bekir olup, babasının adı Mehmed'dir. Maraş'ta doğdu. Doğum tarihi belli değildir. İlk tahsilini Maraş'ta yaptı. Daha sonra Tıbyan Tefsiri müellifi Mehmed ve Darendeli Hamza Efendiler'in derslerine devam etti. Şeyh Abdülgani Nablusî'den Hadis, Tefsir ve Tasavvuf dersleri aldı. Hem icazet, hem de hilafet alarak memleketine döndü ve irşad faaliyetlerine başladı.