Türk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu, Gaziantep-Kilis Tabip Odası Yönetim Kurulu’nun ortak yayınladığı bildiride, “Biz işyeri hekimlerinin ücretleri tarihimizin en düşük seviyesine geriledi. Çalışma şartlarımız olağanüstü ağırlaştı ve iş güvencemiz ortadan kalktı. Maaşlarımız düzenli ödenmiyor. SGK primlerimiz OSGB (Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri) şirketleri tarafından eksik yatırılarak geleceğimiz gasp ediliyor” ifadeleri kullanıldı.

‘Kullandığımız araç ve akaryakıt harcamaları ile bilgisayar ve internet gibi giderleri kendimiz ödemek zorunda kalıyoruz’ diyerek haklarını arayan iş kolları ve Tabipler Odası, “İzin hakkımızın kısıtlandığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yerinde ve etkili denetimlerin yapılmadığı, ama en önemlisi de mesleki bağımsızlığımızın her geçen gün erozyona uğratıldığı bir ortamda çalışmaktan yıldık, yorulduk” diyerek içlerinde bulundukları durumu gözler önüne serdiler.

‘ARTIK ÇÖZÜM İSTİYORUZ!’

Yayınlanan bildiriye öncülük eden Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı Mehmet Yılmaz, “İşyeri hekimliği uzmanlığının şartlarını ve gelecek perspektiflerini konuşmak yerine yoksulluk sınırını zorlayan ücretlerimizi, emeklilikte bile çalışmak zorunda bırakılmamızı, bir işyerinden diğerine, hatta bir ilden diğerine işimize yetişmek için uğraşmamızı, yolda geçirdiğimiz süreleri çalışmadan saymayan bir kâr anlayışını, kiralanan diplomalarla emeğimizin çalınmasını konuşmak zorunda kalıyoruz. Bunun nedeni işçi sağlığını basit bir maliyet unsuru olarak gören ve alanı piyasalaştıran patronlar ve onların temsilcisi siyasi iktidardır” diyerek meslek hakları konusunda hayal kırıklıkları olduklarını anlattı.

‘DAVET BİLE ETMEDİLER’

Yılmaz, Ankara Ticaret Odası’na bağlı OSGB patronları ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın OSGB’lerin geleceğini konuşacakları toplantının duyurusuna şahit olduklarını bu toplantıya Türk Tabipleri Birliği İşyeri Hekimleri Derneği başta olmak üzere meslek örgütleri ve sendikaların davet bile edilmediğini söyledi.

Yılmaz, “Toplantıda işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının başka meselesi yokmuş gibi en büyük sorun olarak işyeri hekimlerinin ücretlerini ve çalışan işçi sayısına göre hesaplanan çalışma sürelerinin uzunluğunu görmüşler. Her yıl iş cinayetlerine kurban verdiğimiz binlerce “can” ve onların aileleri; bir türlü tanınmayan, görülemeyen meslek hastalıkları umurlarında bile değil. Oysa ülkemiz, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da birinci sırada yer almaktadır. Meslek hastalıklarını teşhis edemiyoruz. Çünkü etmek istemiyoruz. Maalesef işçi sağlığı hizmetleri temel bir insan hakkı, sosyal devletin olmazsa olmaz şartı ve işverenlerin mutlak sözleşme borcu olarak değil, basit bir maliyet unsuru olarak görülüyor” şeklinde konuştu.

‘İŞVERENLERİN İNSAFINA TERK EDİLDİ’

‘İşçi sağlığı hizmetlerinin koruyucu özünden ve kamusal niteliğinden soyutlanarak var olması düşünülemez’ diyen Başkan Yılmaz, “Mevcut ortamda, piyasanın, patronların insafına bırakılmış ve kamusal özünden koparılmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetim görevini dahi yerine getirmemektedir. On yıl önce yürürlüğe konulan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’yla ne yazık ki işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı, bu işi en düşük maliyetle ‘mış gibi yaparak’ yürütülmesi amaçlanarak işverenlerin insafına terk edilmiştir. İşverenler, işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin temel gücü olan işyeri hekimlerini ve iş güvenliği uzmanlarını OSGB’ler eliyle birer basit maliyet unsuru olarak görüyor ve alandaki sorunların derinleşmesine neden oluyorlar” ifadelerini kullandı.

‘İŞÇİ SAĞLIĞI POLİTİKASINA İHTİYAÇ VAR’

Var olan sorunların yanı sıra işçi sağlığı alanını gelecekte nelerin beklediğini konuşmak ve buna uygun politikalar geliştirmek zorunda olunduğunu dile getiren Oda Başkanı Mehmet Yılmaz, “ Türkiye’de önümüzdeki on yıllarda çalışan nüfusun değişimine paralel olarak (çalışan nüfusun yaşlanması, kronik hastalıkların çalışan nüfus içinde yaygınlaşması, kadınların çalışma hayatına daha fazla katılımı, göçmen işçiliği, vb.) ortaya daha farklı işçi sağlığı ihtiyaçları ortaya çıkacaktır. Bu duruma hızla ve yetkin şekilde yanıt verebilecek, yeni iş yapma teknikleri ve organizasyonlarından kaynaklanan risklerle mücadele edebilecek, iş ve çalışma ortamlarını çalışanların fiziksel ve zihinsel kapasitelerine uygun hale getirecek bir işçi sağlığı politikasına ve işyeri hekimliği uzmanlık alanına ihtiyaç vardır” açıklamalarında bulundu.

‘BİR KEZ DAHA SESLENİYORUZ’

‘Ücretleri düşürmeyi, işçiye ve iş ortamını düzeltmeye ayırdığımız ve zaten yetersiz olan süreyi kısaltmayı aklınızdan dahi geçirmeyin’ uyarısında bulunan Yılmaz açıklamalarının devamında “Tam aksine hizmet sürelerimizi arttırın, mesleki bağımsızlığımızın, iş güvencemizin, özlük haklarımızın, çalışma koşullarımızın önündeki en büyük engel olan, kaderimizi patronların insafına terk eden politikaların değişmesi için meslek örgütümüz ile görüşerek, işçi sağlığı hizmetinin kamusallığını da göz önünde bulunduracak gerekli düzenlemeleri hayata geçirin, Meslek örgütümüz Türk Tabipleri Birliği’nin elinden aldığınız yetkileri iade edin, böylece sorunlarımızın çözümü noktasında bir başlangıç yapabilirsiniz. Böyle bir başlangıç biz işyeri hekimlerinin, iş güvenliği uzmanlarının, işyeri hemşirelerinin ve doğal olarak işçilerin yararına olacaktır” cümlelerine yer verdi.

Editör: Haber Merkezi