TMMOB Gaziantep İKK Sekreteri Burkay Güçyetmez tarafından yapılan açıklamada, 33 yıl önce, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak Kozlu’daki kömür madeni ocağında meydana gelen patlama sonucu 263 maden çalışanının hayatını kaybettiğini hatırlattıktan sonra, "Madenlerde, fabrikalarda, inşaatlarda, tersanelerde işyerleri çalışanların mezarı olmaya devam ediyor. Her yıl binlerce çalışan iş yerlerinde hayatını kaybediyor. Ülkemizdeki iş kazalarına dikkat çekebilmek, insan hayatının, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin önemini vurgulamak için 3 Mart tarihi TMMOB tarafından 'İş Kazalarına Karşı Mücadele Günü' olarak ilan edilmiştir" dedi.

Ekmek Mücadelesi Yaşam Mücadelesine Dönüştü

Yaşanan onca acıya, yapılan tüm uyarılara rağmen gerekli önlemlerin alınmaması ve düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle çalışanların ekmek mücadelesinin yaşam mücadelesine dönüştüğünü ifade eden Burkay Güçyetmez, 2024 yılında en az 1897 çalışanın iş kazası nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi. Emek sömürüsünün derinleştiği, esnek, güvencesiz çalışmanın yaygınlaştığı, emek örgütlerinin etkisizleştirildiği son yıllarda toplu çalışan ölümlerinin tarihin en yüksek sayılarına ulaştığını vurgulayan Güçyetmez, kısa süre önce de Kartalkaya’da alınmayan önlemler ve denetimsizlik nedeniyle çıkan yangında insanların hayatlarını kaybettiğini kaydetti.

İş Kazalarını Engellemek Mümkün Değildir

Güçyetmez, şöyle devam etti: “Denetimsizlik ve yaptırımsızlık sürdükçe iş kazalarını engellemek mümkün değildir. Bu durum mevcut yasal düzenlemelerin iş kazalarını ve ölümleri önlemekteki yetersizliğinin, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar olduğunun en açık göstergesidir. Oysa 'elverişli koşullarda çalışma hakkı' İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınmış bir haktır. Emeğin yüzlerce yıllık mücadelesi sonucunda benimsenen bu hak, 'işçi sağlığı ve iş güvenliği' adıyla tüm dünyada kabul edilen temel bir çalışma ilkesi halini almıştır.

Piyasa Koşullarına Terk Edilmiştir

İşçi sağlığı ve güvenliği alanında 2013 yılında yürürlüğe konulan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çalışma yaşamını düzenleyen tek yasa değildir. Çalışma yaşamı, 4857 sayılı İş Kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olmak üzere birçok yasa ile biçimlendirilmiştir. İş yasalarının, çalışanların hakkını korumak ve geliştirmek amacını temel ilke edinmesi gerekirken, 4857 sayılı İş Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve alana ilişkin yapılan diğer düzenlemeler işverenlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeron çalışmayı, ödünç işçiliği yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri kısıtlayan işçi sağlığı ve iş güvenliğini işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlenmeye engeller koyan düzenlemelerdir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile işçi sağlığı ve güvenliği alanı, taşeronlaştırılmış, piyasa koşullarına terk edilmiştir.

2025 Kira Gelir Beyannamesi Ne Kadar? 2025 Kira Gelir Beyannamesi Ne Kadar?

İş Kazaları Ve Meslek Hastalıkları Hızla Arttı

Bu yasayla beraber, işverenin işçi sağlığı ve güvenliğini sağlama yükümlülüğü, Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri (OSGB) adıyla kurulan, irili ufaklı şirketlere bırakılmıştır. Bunun sonucunda da iş kazaları ve meslek hastalıkları hızla artmıştır. 6331 sayılı Kanunu, İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Taşeronlaştırma Yasası olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. İşverenler iş yerlerinde iş kazalarına yönelik koruyucu, etkin ve yeterli önlemlerde bulunmadıkları için, siyasi iktidar bu kazaların ölümle sonuçlanacağı bilindiği halde kazaların önlenmesi için yeterli ve etkin denetim yapmadığından, ayrıca yükümlülüklerini yerine getirmeyen işyerlerine caydırıcı yaptırımlar uygulamadığından doğrudan sorumludur.

Emekçiler Tüm Olumsuzluklara Açık ve Savunmasızdır

Ülkemizde iş kazalarının, meslek hastalıklarının ve iş sağlığı sorunlarının bu denli yaygın olmasının bir diğer nedeni de, çalışanların sendikal haklarının baskı altında tutulmasıdır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır. Sendikasız uzman, sendikasız çalışan, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara açık ve savunmasızdır. Bu savunmasızlığa karşı adil yargılanma, örgütlenme, insani koşullarda bir çalışma yaşamı ve işyerlerinde çalışanların ölmeyeceği, yaralanmayacağı, sakat kalmayacağı bir düzen istiyoruz.

Imoburkay Güçyetmez 1

İş Kazaları İle Mücadele Etmek İçin Sesimizi Yükseltiyoruz

İş kazalarının büyük çoğunluğunun önlenebilir nitelikte olduğunu hepimiz biliyoruz. Bilimsel ve teknik ölçütler doğrultusunda atılacak adımlarla, göz göre göre "geliyorum" diyen facialara son vermek mümkündür. Ancak bunun için önce insan hayatına ve emeğe değer veren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir. Bizler, her 3 Mart’ta olduğu gibi bugün de iş kazaları ile mücadele etmek için sesimizi yükseltiyoruz. Ölüm, yaralanma ve sakat kalma; esnek ve güvencesiz çalışma hiçbir çalışanın kaderi değildir. İnsan onuruna yakışır, güvenli ve güvenceli çalışma hakkımız, mesleğimiz için sesimizi yükseltiyoruz. Tüm ülkede, tüm çalışma alanlarında iş güvenliği önlemlerinin artırılması, etkin denetim sisteminin yerleştirilmesi, iş kazalarının ve iş güvenliği ihlallerinin durdurulması için yılmadan mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz.”

Kaynak: HABER MERKEZİ