Dün gece yarısı balkona çıktım. Yerde, siyah bir poşet gözüme ilişti. Balkonun ışığını açtığımda gözüme ilişen poşet değil kömür karası 15-16 cm büyüklüğünde; kuyruğunun modeli yırtık görünümlü bir kuş can çekişiyordu.
Ne yapacağımı bilemedim. Dokunmadım. Sabah uyanınca; kuşun yerin dört köşesini gezdiğini fark ettim. Ama kuş, bir türlü uçmadı, iyice can çekişmeye başladı. Bunun üzerine hangi tür kuş olduğunu araştırmaya başladım. Kuyruğu yırtık olunca önce kırlangıç zannettim. Ve kırlangıçların bir kez yere düşünce tekrar uçamayacağını biliyordum:
Şamanizm inanışında, ölen kişilerin ruhunun kuş suretine dönüştüğü bilinmektedir. Ölen kişilerin ruhlarının bir kuş olarak göğe uçmaları, Türklerde oldukça yaygın bir düşüncedir.
İslam inancıyla birlikte kuşları yüceltme devam etmiş ve onlar daha çok dinî olay ve şahıslara bağlı olarak değerlendirilmiştir. Özellikle; Uygur Türkleri arasında da kırlangıç ve güvercin çeşitli mitik ve dinî olaylara bağlı olarak kutsal kabul edilen kuşlardandır. Kırlangıç, Uygur Türkleri arasında kutsanan ve değer verilen kuştur. Dostluğun ve şefkatin simgesi olan kırlangıç, “insanları kazadan ve beladan kurtaran kuş” olarak bilinir. Bu nedenle Uygur Türkleri arasında evlerin çatılarına, kapıların üzerine onlar için özel yuvalar yapılır. Çünkü “kırlangıcın yuva yaptığı eve talih konar” inancı vardır. Hatta sonbaharda kırlangıçlar yuvalarına dönmediğinde, onların yuvalarına tütsü yapılmakta ve dönmeleri için dua edilmektedir. Ayrıca; kırlangıç Nuh Tufanı’nda yer alan kuşlardan biridir ve tufan sonrası insanoğlunu yılanlardan kurtaran kuş olarak yer almaktadır. Efsanede onun insanoğlunu kurtarmasından dolayı kutsandığı da vurgulanan hususlardan biridir. Buna benzer anlatmalar Türk boyları arasında oldukça yaygındır.
Gelelim balkondaki kuşa; kımıldamayı bırakınca apartmanın önündeki ağaçların bulunduğu bahçeye doğru salıverip, uçurmaya çalıştım. Kuş apartmanımızın ağaçlık bahçesine düştü. Komşumuz olan Tost Adress’in sahibi Mahmut Bey ve eşi Bengül hanım benim bıraktığım kuşu bahçenin önünde fark edince, yaşatmaya çalışmış. Etcil bir hayvan olduğu için onu beslemeye çalışmış. Maalesef kuş, yedi, sekiz saat yaşayabilmiş. Mahmut Bey’in tüm çabalarına rağmen ikindi vakti kuş vefat etmiş. Bunların tümünü akşam üzeri öğrendim. Tabii Mahmut Bey, biyoloji mezunu olduğu için benim kırlangıç zannettiğim kuşun ebabil olduğunu dile getirdi ve çok şaşırdım. Çünkü Ebabil’in:
 “Yere hiç inmeyen, uçarken uyuyabilen 16-17 cm boyunda ve genellikle kırlangıç ile karıştırılır. Gece- gündüz hava da kalır ve uçarken uyurlar. Geceleri gören bir tür olup, çok uzun yaşarlar. Yalnızca üreme döneminde yere inerler. Uçarken sürüler halinde çığlık atarak, çok hızlı hareket ettikleri görülmektedir. Kuran-Kerim'de de yer alan Kabe’yi yıkmak için gelen; dönemin en acımasız ve İslam düşmanlığı yapan Ebrehe ve kalabalık fil ordusunu Ebabil kuşları gagalarıyla taşıdıkları taşları atarak yenilmelerine sebep olmuşlardı. Yani kutsal bir kuş balkonuma gelmişti.”
Sözün özü, üzgünüm. Çünkü kent yaşamında, tabiattan o kadar uzaklaştık ki ve çocukluk dönemimizde eğitim sistemimiz öylesine ezbere dayalıydı ki, bu kutsal kuşları koruyabilecek ne bilgi ne beceri ne de yeterince duyarlılığa sahip olmadığımızı fark ettim. Üstelik kuşların birçoğunun Dünyanın oluşumundan bu yana inanılmaz mitik hikayeleri bulunmakta. Siz okurlarımın önünde bu kutsal kuş ebabil ’in ruhundan affımı diliyorum.