Ayet-i kerimede “O kimse ki Allah göğsünü İslamiyet için genişletmiş de o Rabbinden bir nur üzerine bulunuyor, -O, hiç kalpleri kararmış kimseler gibi midir?- Artık Allah’ın zikrinden kalbleri kaskatı kesilmiş olanların vay hallerine! işte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.” (Zümer Suresi, Ayet 22) buyurulmuştur.
Abdullah bin Mesud hazretleri buyurdu ki: 
“Peygamber Efendimiz bu Ayet-i celileyi okudular. 
“Ya Resulallah, sadrın şerhi nasıl olur?” dedik, buyurdular ki: 
“Nur bir kalbe girdi mi o nur ile dolup genişler.” 
 “Ya Resulallah bunun alameti nedir?” diye sorduk, buyurdular ki:
“Ebediyet yurdu olan ahirete yönelmek, gurur (aldanış) yurdu olan dünyadan yüz çevirmek ve gelmeden önce ölüme hazırlanmaktır.” 
Allah’ın sadrını açtığı kimsenin kalbine nur ile beraber ferah ve sürur dolar, dünya belalarına, geçim darlığına veya bolluğuna hiç aldırmaz. Kalbi dünya üzüntülerinden kurtulur. Kalbini Allah ve Resulünün muhabbeti kaplar ve “Bana Allah ve Resulü yeter” der. Mâasivallah (Allah’tan başka her şey) kalbinden çıkar gider. (Dürrülmensuur) 
Allah adını zikretmek nûrun kalbe gelmesine ve itmi’nânın artmasına sebeptir. Nitekim Ayet-i celilede “Evet, -başkası ile değil- Allâh’ın zikri ile ancak kalpler mutmain olur (sükûn bulur, yatışır).” (Rad Suresi, Ayet 28) buyurulmuştur. 
Allâh’ı zikri terk etmek kalbin katılaşmasına sebep olur. 
Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi vesellem buyurdular ki: 
“Allah’ı zikirden başka kelâmı çok söylemeyiniz. Çünkü Allah’ı zikirden başka sözleri çok söylemek kalbi katılaştırır.” 
“Kıyamet günü Allah’dan en uzak insanlar, kalbleri katı olanlardır” (Tirmizi). 
“Yediklerinizi Allah’ı zikir ile eritiniz, yemek üzerine hemen uyumayınız. Yoksa kalpleriniz katılaşır.” (İ. Merduye)