Bu kadar zor mu bilmiyorum ama adam olmak veya kadın olmak!

İnsanlar eninde sonunda kaderlerini yaşarlar, ana hatlar bellidir nerede kimden doğacağın, ailen, akrabaların, anatomik yapın, genlerin, olası hastalıkların bile buna dahil, sana bırakılan şeyler ise biraz cüzi olsa da yine bizim.

Mesela yaşarken başkalarının hakkına riayet etmek, kimseyi kırıp dökmeden kazanmaya çalışmak, her türlü yaratılana saygı duymak gibi!

Ama nedense biz bunu beceremiyoruz, makam mevkii gözümüzü kör ediyor, birkaç kuruş fazlamız olsa hemen havalara giriyoruz, sanki küçük dağları biz yarattık ee sonra!

Bir bakıyoruz mevkii elden gitmiş, veyahut varlık olarak geri düşmüşüz, çevremizde üzdüğünüz, hor gördüğümüz insanlar haliyle bizden uzaklaşıyor ve hatta bazıları nispet peşinde koşuyor, sonra ne oluyor derin bir yalnızlık muhakeme acı ve ızdırap. Peki ne gerek var tüm bunlara hazır genç, kuvvetli varlıklı ve mevki sahibi iken insanların ve yaratılanların gönlünü alsak, iyi muamele etsek, kendimizi bir halt zannetmeden seviye gözetmeden bir olsak ne olur? Mesele inanç, bilgelik, zenginlik değil mesele eşitlik, hakkaniyet ihtiyacımız olan bu.

Bugünün yöneticileri yarının emeklileri olacak, bugünün zenginleri yarının yaşlı belki varlıklı ama yalnız yaşlıları olmasın.

Vakit varken adam olalım, kadın olalım hakkını verelim hayatın. Ölüm hepimiz için lakin herkes öldükten sonra arkasından ancak hak ettiği şeyleri duyar!