Yazıma Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yolumuza her daim ışık tutan ve ivedilikle o ışığın doğrultusunda aydınlığa ulaşmanın gerekli olduğuna özen gösterdiğim sözleri ile başlamak, bu evrede değerli meslektaşlarıma hatırlatma yapmak istiyorum…

Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.”  Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu ve devletimizin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün ağzından dökülen bu cümleler ne yazık ki birçoğumuzun unuttuğu veya baskı altında göz ardı ettiği, milletin müşterek sesi olmaktan caydırılmış, bir mektep, bir rehber olmaktan vazgeçmiş veyahut vazgeçirilmiş basın camiasının kısık sesi olarak kalmış cümleler haline dönüşmüştür…

Mesleğin günümüzde ki vehameti yazarak bitmez! Fakat bu vahim durum önderimizin başka bir cümlesini getirdi aklıma: “Türkiye basını milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır. Bir düşünce kalesi, düşünce yolu kalesi. Basın görevlilerinden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır.”

Cumhuriyetin etrafına çekilen çelikten olan düşünce kalesine sahip çıkmalı, en çok da bugün!  Öyle ki, “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” kalemimizin hiçbir nakite karşılık gelmediği, gerçekleri olduğu gibi doğrudan, dolaysız bir anlatım ile kamuoyuna duyurduğumuz, sözde 'Gastecilere’ geçit vermediğimiz, umutsuzluğa kapılmadığımız, susturularak bastırılmadığımız, hür olduğumuz bayramların kutlanması dileğiyle…