Öğretmenler günü nedeniyle aklıma bir kıssa geldi.
Öğretmeni soruyor çocuğa:
– Canlılar kaça ayrılır?
– Dörde ayrılır öğretmenim… diyor çocuk..
– Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım…
– Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar, Çocuklar…
– Çocuklar da insan değil mi oğlum?
– Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim…
– Peki, şimdi yeniden say bakalım…
.– Bitkiler, Hayvanlar ve Çocuklar…
– Oğlum insanlara ne oldu?
– Düşünebilenleri hep çocuk kaldılar, düşünemeyenleri de hayvanlaştılar öğretmenim
Çocuk hastalıkları üzerine ihtisas almamdan mı yoksa içgüdüsel mi bilemiyorum. Çocukları kainatın en büyük hazinesi olarak görüyorum. Bazı insanlar çocukları yarın değerlenecek bir yatırım aracı olarak düşünüyorlar. Sebebi her ne olursa olsun bütün çocuklar çok özeldir, çok kıymetlidir. Bugün sizlere çocuklarımızın düştüğü olumsuz bir konudan bahsetmek istiyorum. Duygusuzluk! Yani öyle vicdansız, acımasız gibi değil. Bildiğiniz mavi ekran veriyor çocuk. Nötr. Sevinmiyor, üzülmüyor, ağlamıyor. Böyle durumlarda aklıma hep kendi çocukluğum gelir. Ben nelere tepki verirdim? Benim çocukluğumda annem bize hep nostaljik türk filmleri seyrettirirdi. Çok sevdiğimizden mi? Hayır! Başka seçenek yoktu. Türk filmlerinin de ana yapısı hep didaktik yapıda idi. Hayat sevince güzel isminde bir film vardı. Bu yazıyı annem okursa çok gülecektir. O filmde başkahraman her şeyden memnun oluyordu. Kendisiyle dalga geçiyorlardı yine memnun oluyordu. Bizde bu saçma bulduğumuz senaryo ile dalga geçerdik. Neden? Çünkü bizler duygularımızı yaşayan bir nesildik. Bir şey bizi memnun ederse mutlu olurduk. Haksızlığa uğradığımızda sinirli olurduk. Müteessir olduğumuzda hüzünlü olurduk. Aşık olduğumuzda sabahlara kadar Ferdi Tayfur dinlerdik. Her duygumuzu derinlemesine yaşardık. Hala yaşıyoruz. Bu yüzden sağlıklıyız. Çocukken okulumuzun karşısındaki bakkalda yarım ekmek arası kaynamış yumurta yemenin verdiği mutluluğu hala hissediyorum. Peki şimdiki çocuklar neden böyle? Çünkü hayatı yaşamıyorlar. Çocuğa her imkanı sağlayıp, her istediğini verdiğini zannedip sadece para veren anne babalar yüzünden. Efendim napalım? Sokaklar güvenli değil ki! Tamam da sen neredesin. Hiç mi senin çocuğun yaşında çocuk yok! Soruyu bir de şöyle soralım: Bu süreç ne zamana kadar böyle gidecek? Çocukların tebessüm eden yüzlerine sadece şu en lüks marka telefonu alınca mı göreceğiz? Çocuk duygularını sadece emojilerle mi ifade edecek?
Seni çok seviyorum anne gülücük, kalp, kalp, kalp…
Teşekkür ederim baba öpücüklü surat, öpücüklü surat, öpücüklü surat
Hıı hiç sevmem! Kaka emojisi
Dil çıkaran surat
Gözlüklü surat
O kadar gülmüş ki, gülmekten ağlayan surat
Başında melek işareti olan surat
Ya arkadaş bunlar işi kolaylaştırıyor derken iyiden iyiye telefon hafızasındaki emojilerle kendimizi ifade etmeye başladık. Tek işe yarayan emoji baş parmak emojisi.
Çözüm nedir? Çok basit: hayatı yaşatın çocuklarınıza. Toslaması gereken şeyler neyse bırakın onlara toslasınlar. Mahalle maçına gidip, yere düşüp, dizini kanatsın mesela. Komşu çocuğu ile kavga etsin gerekirse, babası akşam size şikayete gelsin. Daha çok önerim olacak ama bu önerildi deyip yapacak çok insan var. Duygusuz yaşayan çocuklar gelecekte bu topluma ciddi zararlar verecek. Benden söylemesi…
Sağlıkla kalın!