Gaziantep'te yaşayan Abdurrahman Ceyran, aynı ilde huzurevinde yaşayan ablasının İstanbul'da öldüğü ve cenazeyi almaları gerektiği yönünde gelen bir telefonla, oğullarını cenazeyi almak üzere İstanbul'a gönderdi. Cenazenin defnedilmesinden 3 ay sonra Gaziantep'teki huzurevinden gelen telefonla ablasının yaşadığını öğrenen Ceyran, hayatının şokunu yaşadı. Ceyran, "Öldü diye bildiğimiz ablamın sağ olduğunu öğrendik, defnettiğimiz cenazenin sahibi kimse gelsin alsın" dedi.
Gaziantep'te yaşayan 76 yaşındaki Abdurrahman Ceyran, üç ay önce Gaziantep'te bir huzurevinde yaşayan ablasının İstanbul'da öldüğünü ve hemen gelip cenazeyi alması gerektiğine yönelik bir telefon aldı. Kendisini arayan kişiyi, ablasının Gaziantep'teki huzurevinde kaldığına inandıramayan Ceyran, ısrarla cenazeyi alması gerektiği yönündeki konuşmaların ardından 2 oğlunu İstanbul'a gönderdi. İstanbul'da cenazenin olduğu hastaneye giden Ceyran'ın 2 oğlu, cenazeyi kokmaması için sarılı olmasından dolayı teşhis edemedi. Gaziantep'e getirilen cenaze yıkama işlemlerinin ardından kardeşi Abdurrahman Ceyran'a gösterildi. O sırada ablasını tam teşhis edemediğini iddia eden Ceyran, cenazeyi Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde toprağa verdi.


3 ay sonra ablasının yaşadığını öğrendi


Ceyran, verilen cenazeyi defnettikten 3 ay sonra aldığı telefonda şok yaşadı. Gaziantep'in Yavuzeli ilçesindeki huzurevinden arayan yetkililer, Ceyran'a ablasını neden ziyaret etmediklerini sordu. Durum üzerine huzurevine giden Ceyran, ablasını karşısında görünce ne yapacağını şaşırdı. Olay sonrası yaşadığı şoku anlatan Abdurrahman Ceyran, "Aylardır ablamı ölü biliyordum ama ablam diye gönderdikleri cenaze başkasının çıktı. Defnettiğimiz büyük ihtimalle isim benzerliği dolayısıyla karışmış" dedi.


"Telefon açıp 'ablan öldü, gel ablanı götür' dediler"


Yaşadığı süreci anlatan Abdurrahman Ceyran, "2020 yılında ablam Sariye Ceyran'ı huzurevine teslim ettim ve ara ara yanına gidip geliyordum. Sonra deprem yaşanınca ablam Sariye'yi Yavuzeli'ne nakletmişler ama bana hiçbir şekilde haber gelmedi. Daha sonra bu yıl Haziran'ın 18'inde İstanbul'dan bana bir telefon geldi. Telefondaki kişi bana 'ablan öldü, gel ablanı götür, gelmiyorsan kimsesizler mezarlığına vereceğiz' şeklinde konuştu. Ben de 'ablamın İstanbul'da ne işi var biz Gaziantep'te yaşıyoruz' dedim. Bana 'ablamın ismi, soyismi, anne adı, baba adı bu değil mi' dedi 'evet' dedim. 'Ablan öldü cenazeyi almazsanız mecburen kimsesizler mezarlığına defnetmek zorunda kalacağız' dediler. Sonrasında ben de çocuklarımı gönderdim cenazeyi getirttim" şeklinde konuştu.


"Yıkamadan sonra bana kaşları ile gözlerini gösterdiler"


Cenazeyi teslim alan çocuklarına cenazenin uçakla gideceği için sarıldığını, burada teşhis yapılamayacağını söylediklerini iddia eden Ceyran, "Çocuklarım cenazeyi teslim almaya gittiklerinde, 'bu kokar, bozulur ve kimse bunu paketlemez, uçak almaz' dedikten sonra görevliler kağıdı okutmuş, isim ve doğum tarihi tutuyor diye çocuklarıma teslim etmişler. Dolayısıyla çocuklarım da alıp getirdiler. Ben bu cenazeyi kaldırırken 20 kilo yoktu. Ben hayretler içerisinde yıkayan görevli kadına ablamı görmek istediğimi söyledim. Bana kaşları ile gözlerini gösterdiler. Bana kurtlandığını ve zayıfladığını söylediler. Ben de inandım. Bilemedim benim olmadığını" ifadelerini kullandı.


"Yaşıyor diye telefon geldi, gittim gözlerimle ablamın yaşadığını gördüm"


Cenazeyi defnettikten 3 ay sonra telefonla arandığını söyleyen Ceyran, "Ben yasımı tutarken 2024'ün Eylül ayında beni Yavuzeli ilçesindeki huzurevinden aradılar. Sariye ablamın sağ olduğunu, gelip ablamı görmemi söylediler. Gittim gözlerimle ablamın yaşadığını gördüm. Şimdi de diyorum ki benim ablam yaşıyor" ifadelerine yer verdi.

Kaynak: İHA