Hazret-i Ebubekr-i Sıddık (r.a.), halife olduktan sonra mürted (dinden dönen)lerin fitnesinden kurtulmak için gösterdiği fevkalâde gayret kendisinin büyüklüğüne bir delildir.
Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellemin irtihali bütün Arab Yarımadası’nı sarstı, yer yer ihtilâller ve isyanlar oldu.
Mekke-i Mükerreme’yi dinden dönme meselesi dehşetli bir yıldırım gibi vurdu, ahaliyi hayrete düşürdü.
İşte öyle tehlikeli bir zamanda Süheyl bin Amr, Kabe-i Muazzama kapısında durdu. “Ey Mekkeliler!” diye çağırdı. Halk da onun başına toplandı.
“Ey Mekkeliler! Siz, herkesten sonra Müslüman oldunuz. Geliniz, herkesten evvel dinden dönmeyiniz. Resulullah’ın (s.a.v.) buyurduğu gibi Allah, bu işi tamamlayacaktır.” dedi.
Mekke-i Mükerreme halkı dinden dönmediler. Kureyş kabilesi, hep İslam dini üzere sabit kaldı.
Mekke-i Mükerreme gibi Taif’te de dinden dönenler olmadı. Kureyş gibi Sakif kabilesi de İslam’dan dönmedi.
Bunların dışında diğer Arap kabileleri, kimi tamamen ve kimi kısmen dinden döndüler. Bazıları da “Namaz kılarız, ama zekat vermeyiz” dediler. Bunlara nasıl muamele olunacağında ihtilaf çıktı. İstişare yapıldı. Kimi harp yapalım dedi. Hazret-i Ömerü’l-Faruk (r.a.):
“Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah” diyenler üzerine nasıl kılıç çekeriz?” dedi.
Hz. Ebubekr-i Sıddık (r.a.) dedi ki: “Vallahi, Resulullah’a (s.a.v.) verdikleri bir yıllık oğlağı vermezlerse elim kılıç tuttukça onlarla savaşırım.”
Hazret-i Ömer ve diğer Ashab-ı Güzin de Halifenin doğru olduğunu tasdik ve bütün dinden dönenlerle muharebe etmek üzere ittifak ettiler. Hz. Ebubekir Mekke, Medine ve Taif haricindeki bütün Arap kavimlerinin tekrar Müslüman olmalarına vesile oldu.