Nizip Çayı'nın yanında köylülerle birlikte açıklama yapan Karaca köylülerin daveti üzerine geldiğini belirterek, "Köylüler dediler ki: Yıllardır biz burada Nizip Çayı’nın kimyasallarla doldurulmasının derdini yaşıyoruz. Bu köyde sürekli kanser hastalıkları artıyor. Burada bahçelerimiz kurudu, tarlalarımız kurudu. Nar ağaçlarımız, ceviz ağaçlarımız kurudu. Hastalık kol geziyor, kokudan duramıyoruz. Gelin, yerinde görün" diye ifade etti.
"OSB'NİN SAÇTIĞI ZEHİRLER BÜTÜN ANTEP'İ ETKİLİYOR"
Bu sorunun yıllardır sürdüğünü belirten Karaca, "Bu çay aynı zamanda 22 köyün de halkını hasta etti. 23 yıla yakındır devam eden bu sorun için pek çok kez girişimlerde bulunuldu, soru önergeleri verildi, konu gündeme getirildi. Ama daha çok yakın bir zaman içerisinde Eylül başında, Nizip Çayı’nda bir atık su tesisi kurulacağına ilişkin bir müjde verildi. Biz bu müjdenin takipçisi olacağız. Ama çok canlar yandı köylülerin anlattığı kadarıyla. Bu köyde 2 yaşındaki bebekler kanser hastası. Bu köyde her evden kanser hastası çıkıyor. Bu sadece bu köye özgü bir durum değil. Çayın etrafındaki bütün köylerde benzer bir tablo olduğu ortaya konuyor" dedi.
Karaca sürecin takipçisi olacağını söyleyerek, "Şunu da tekrar söylemek istiyorum: Başpınar OSB, Nizip OSB yalnızca işçileri canından etmiyor, onları sağlıklarından etmiyor. Bu denetimsizlik ve Başpınar OSB’nin saçtığı zehirler bütün Antep halkı üzerinde çok ciddi etkiler bırakıyor. Bu etkileri konuşacağız beraber ve bu konunun takipçisi olmaya da elbette ki devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
KÖYLERDE KANSER VAKALARINDA CİDDİ BİR ARTIŞ VAR
Karaca ile birlikte olan köylüler de yaşadıklarını şöyle ifade etti: "Köyümüz 23 seneden beri bu suyun sıkıntısını çekiyor. Fabrikalar çoğaldıkça bu suyun bize zararı daha çoğalmaya başladı. Görmüş olduğunuz ağaçlarımızın tamamı zaten kurumuş. Bahçelerimizin haline bakın. İşin en tehlikeli noktası bu bölgelerde kanser vakaları çok arttı. Benim kendi annem kanserden öldü. Yeğenim geçen sene kanserden öldü. 3 yaşındaki yeğenim de kanser hastası, Ankara’da tedavi görüyor. Bu suyun bu kanser vakalarında çok etkisi var. Bu su tamamıyla kimyasal, normal su yok içinde. Boya fabrikalarının, iplik fabrikalarının akıttıkları kimyasallar bunlar, bildiğimiz zehir. Şu an füme renginde akıyor su. Bir gün siyah bazen kırmızı akıyor. Bir bakıyorsun yeşil akıyor. Yani her renkten su geliyor buradan bize. Biz bu suda küçükken balık yakalardık, girer yüzerdik, suyu içerdik. Bir zamanlar sayın Fatma hanım 'Ben bu suyun yanında köfte yapacağım' demişti. İsterim ki şimdi gelsin, o köfteyi yapsın, beraber yiyelim"