Türkiye genelinde olduğu gibi Gaziantep’te de her geçen gün artan hayat pahalılığı vatandaşın en büyük dertleri arasında. Faturalar, kiralar, pahalılık altında ezilen özellikle Asgari Ücretli çalışanlar, ne yapacaklarını bilemez durumda. Hükümetin 14 Mayıs Seçimleri öncesi Memur Maaşlarına yönelik verdiği müjdeli haberin ardından gözler, Temmuz ayında Asgari Ücrete yapılacak zam oranına çevrildi.

ÇAY-SİMİT 25 TL!

TÜRK-İŞ İl Temsilcisi ve Koop-İş Gaziantep Şube Başkanı Mehmet Akif Sarıca, hayat pahalılığı ve çalışanların beklentilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sarıca, “Genel süreçte ekonomideki gelişmelerde enflasyonda yaşanan 4, 5 aylık verilerin değerlendirilmesi sonucunda Asgari ücretin alım gücünü hızlı bir şekilde kaybettiğini ve artan fiyatlar karşısında eridiğini görüyoruz. Bundan dolayı da Cumhurbaşkanımız ve Çalışma Bakanımız, Asgari ücretin Temmuz ayında tekrar bir revize edileceğinin sinyallerini verdi. 8 bin 503 TL ile 1 Ocak'tan 31 Aralık'a insanların yaşamlarının çok zor olduğu rakamsal olarak ortada. Bugün simit 12 TL, bir nohut dürümü 25 TL, bir ayran 5 TL ile 10 TL arasında değişen fiyatlar da piyasada satışa sunuluyor. Yani bugün bir kişinin bir kahvaltısı ortalama bir simit bir çay aldığında 25 TL'ye mal oluyor. 4 kişilik bir ailenin sadece çay ve simit üzerine kahvaltısı ise 100 TL'ye mal olmakta. Bundan dolayı bu Asgari Ücretin geride bıraktığımız ve bölgemizde 11 ilde yaşanan deprem felaketinden dolayı bu bölgedeki sıkışmışlıktan dolayı da hayatı çok olumsuz şekilde etkilediği hatta bu asgari ücret değerlendirilmesinde ve diğer konularda bu deprem bölgesinde çalışanların pozitif bir ayrıma tabi tutulması, bunların vergi yüklerinin bir miktarının sistem dışı bırakılması, yani bu insanların bu yaraların sarılması buranın eski haline gelmesi için insanların burada fedakârca çalışmasının sonucunda gerçekleşebilecek” ifadelerini kullandı.

DESTEKLER YETERLİ DEĞİL

Kiraların yüksek olmasından dolayı insanların aldığı maaşların üzerine para koyarak kiralarını ödediğini söyleyen Sarıca, “Burada gece gündüz hafta sonu tatil bayram demeden insanlar emek veriyorlar. Çalışıyorlar ki eski duruma bir an önce yaklaşalım veya gelelim duygusuyla. Bundan dolayı buradaki insanların bir şu anda Cumhurbaşkanımız Şubat altıdan itibaren depremimin yaşandığı tarihten bu yana iki bin TL civarına bir nakdi yardım ödenmesi kararnamesi yayınlandı. Alım güçleri bu olumsuzluklara rağmen gerileme yaşanıyor. Bunun yanında işte ekonomik olarak, konut olarak, ulaşım olarak gerçekten çok anormal bir süreç yaşıyoruz. Kiralar başına aldı gidiyor. İnsanların aldığı maaşın üzerine tekrar daha para koyarak kiralarını ödeme noktasına gelindi. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Bununla ilgili acil tedbirlerin alınması yani serbest piyasa kuralları içerisinde devletin yüzde yirmi beş kira artışının sabitlemesi belki yasal olarak sağlanıyor o zaman bu uygulamanın sanayideki işletmeleri de yapılması lazım. Yapacak zamların yüzde yirmi beşle sınırlı tutulması, marketteki işte bir yıllık artışın%25 ile sabit tutulması yani bu sadece bir mülk sahiplerine ve kiracılara yönelik bir uygulamanın ekonominin tümüne getirilmesi gereken bir uygulama olarak düşünüyorum” dedi.

EKONOMİK OLARAK ALTINDA EZİLEN BİR KİTLE HALİNE GELDİK

Temel gıda maddelerinin altında ezilen bir kitle olduğunu belirten Sarıca, “Bir kiracının kirasına dokunmakla iş bitmiyor. Markette, manavda, kasapta, giyimde, ulaşımda, temel gıda maddelerinde bunun misliyle ekonomik olarak altında ezilen bir kitle haline geldik. Bugün bu deprem bölgesindeki insanların birçoğu konutlarından, barınaklarından, çoluk çocuklarını bu 11 ilin dışındaki illere götürdüler. Orada kiralama yaptılar veya eşlerini dostlarının yerine bıraktı. Orada bir maliyet yüklendi. Tekrar burada işlerine geldiler. Çadırda, konteynerde veya devletin test ettiği yurtlarda falan yaşamlarını devam ettirmenin gayreti içerisindeler. Bu aile bütünlüğüne zarar vermekte. Orada ayrı bir maliyet yüklenme, yaşam için burada ayrı bir maliyet yüklenme, aile bağlarının kopmasına sebebiyet vermekte. Çocukların eğitimi işte okulların eğitimi ara verilmesinden dolayı yaklaşan çeşitli işte lise sonu sınavları liseye geçiş sınavları gibi hususlar değerlendirdiğinde yani bölgemizin, bölgemizin bu konuların acısını hale taze olarak muhafaza ediyor. Bu acı Yardımcıların dindirilmesi için devletimiz, STK'lar, halkımız yardım kapısında gayret, cömertçe davrandı. Ve bu yardımların da bir periyodik sisteme bağlanması, bir elden yönetilmesi, yardım yapmak istediği kişinin yardımın ev safı, miktarı, teslim tarihi bir yerde bunların bilgilerinin toplanması ve ihtiyaç olan yerlere ihtiyaç olduğu zamanlarda gönderilmesi. Yani bunların depolara gönderilip heba edilmesinin önde geçilmesi. O süreçte gördük. Temel gıda maddelerin, giyim eşyaların, suların kaldırımlara boşaltıldığını yaşadık ”dedi.

DEPREM BÖLGESİNİN AYRI BİR KATEGORİDE DEĞERLENDİRİLMESİ GEREK

Türkiye genelinde Asgari ücretle ilgili anılacak kararlarda deprem bölgesinin ayrı bir kategoride değerlendirilmesi gerektiğini belirten Sarıca, “Buradaki süreç çok bir iki ayda tolere edilecek bir süreç değil. İnşaatla ilgili sıkıntılar var, yaşamla ilgili sıkıntılar var, barınaklarla ilgili sıkıntılar var. Yardımların devam etmesi yönünde tarafız. Bu yardımların çok ciddi bir disipline edilmesi, kontrol altında ihtiyaç olanların ihtiyacı kadar verilmesi, su istimallerinin önüne geçilmesi gibi hususların en çok etkilenen kısım emekçiler. Emekliler günlük kazançla geçimini devam ettiren insanlar bunun çok mağduriyetini yaşadık. Nispeten yaşayan yerlerimiz de var. Bunların önüne geçinmesi için bu bölgemizde ve Türkiye genelinde asgari ücretle ilgili anılacak kararlarda deprem bölgesinin ayrı bir kategoride değerlendirilmesi, pozitif bir ayrıma tutulması, tabii tutulması bizim için önem arz ettiğini belirtmek istiyorum” dedi.

REFAH PAYI OLMASI MUTLAK SURETTE ŞART

Refah payını önemine değinen Sarıca, “Refah payı olması mutlak surette şart. Yani her şeyi demir kertiği gibi kılı kılına hesaplayıp bir bütçe hazırlamak mümkün değil. Bugün bir dişin ağrıyor, sana bir maliyet yüklüyor. Arabanın bir arızası oluyor, sana maliyet yüklüyor. Evindeki hiç hesapta olmayan çatlakların patlakların tamiratından dolayı 50, 60 bin lira maliyet yüklenen insanlarımız var. Yani bunlar hiç hesapta kitapta olmayan. Ancak Asgari ücreti, ücret kalemlerini başa başnoktasında ayarladığın zaman bu hesapta kitapta olmayan giderle nasıl karşılayacaksın? İşte burada refah payı devreye girmesi lazım. Emekçilerin, çalışanların memur, işçi, emekli herkesin bu bölgede ayrı bir ücret vergilendirilmesine yani düşük ücret vergilendirilmesine tabi tutulması veya bir refah payının burada daha güçlü bir şekilde yansıtılması önemli” diyerek sözlerini noktaladı. CEYDA BOZKURT