Türkiye maalesef Meksikalaşmaya doğru gidiyor diyen Yıldız, ortaya çıkan tablonun giderek korkutucu bir hal aldığını belirtti. Yıldız, “Bu çok boyutlu bir konu. Türkiye maalesef Meksikalaşmaya doğru gidiyor. Bir dönem Meksika topluluğunun ortaya koyduğu uyuşturucu baronları, şiddet, sokak çocukları. İşte şimdi o dönemi yaşıyor. Bu salgın haline geldi. Nasıl oldu biliyor musunuz ? Cezaevleri yoğunluğunda Avrupa birincisi olarak, uyuşturucu kullanımındaki artışla. Dünya’da en fazla mülteci barından ülke olmasıyla ve halkın sefaletiyle” şeklinde konuştu.
Orta Sınıf Ortadan Kalktı
Prof. Dr. Özkan Yıldız, Türk halkının özellikle son iki yılda yaşanan krizler nedeniyle sefalete sürüklendiğini belirtti. Yıldız, “Maalesef orta sınıf ortadan kalktı. Orta sınıf değerleri toplumsal bütünlüğünü bünyemizde barındıran iyi hallerdi. Güçlü bir genişliği söz konusuydu. Piramit gibi. Ancak bizler son yılların en ağır yoksulluk dönemin yaşıyoruz. Pandemi, deprem ve ekonomik krizler yoksulluğu artış haline getirdi. Ve bu da asabi bir toplumu oluşturdu. Toplum rahatsız. Yani anemik bir durum söz konusu. Eski değerlerin, örf, adet ve kuralların ortadan kalktığı bir dönem yaşıyoruz. Biz buna anemik dönem diyoruz. Değişimin sancısı diyoruz. Bu sancılı değişim maalesef gelinen noktayı net şekilde gözler önüne seriyor” ifadelerine yer verdi.
Şiddet Toplumsal Bir Salgın Haline Geliyor
Sosyolog Prof. Dr. Özkan Yıldız, Türkiye'de yaşanan ekonomik krizlerin şiddet ve uyuşturucu kullanımını artırdığına dikkat çekti. Yıldız, özellikle büyük şehirlerde gözlemlenen bu olumsuz değişimleri anlatırken, "Türkiye'de özellikle büyük illerde sancılı bir değişim oluyor. Et fiyatları, manavda alınacak her şey bütçeyi zorladığı için krize yol açıyor. Gerçekten bu gidişat üzüyor. O yüzden ‘Meksikalaşma’ toplumsal şiddeti salgın haline getiriyor. Toplumun tüm katmanlarını sarıyor, şiddet toplumsal bir salgın haline geliyor. Özellikle şehirlerdeki vahşi cinayetlerin her geçen gün artması ve bunları yapanların bağımlı olması fotoğrafı net şekilde gözler önüne seriyor," şeklinde konuştu.
Üniversitelerin Sessiz Kalmaması Gerekir
Yıldız, “Bütün bunların ışığında yapılması gerekenler var. Yerel yönetimlerin, toplumdaki sivil toplum örgütlerinin ve üniversitelerin bu konuda ayağa kalkması gerekir. Özellikle üniversitelerin sessiz kalmaması gerekir. Bu gidişata dur denilmesi için 4 ayaklı çözüm önerileri getirilmesi şart. Yıllardır konuşuyoruz. Uyuşturucu ve şiddete önlem alınmazsa salgın haline gelecek diyoruz. Şu anda toplumda insanlar aileler çaresiz. Okula güvenmiyorlar, eğitim Kurumlara güvenmiyorlar. Toplumda da bir giderek yozlaşma ve çürüme var” dedi.
Bu Patolojik Bir Durum
Yıldız, “Türkiye’de uyuşturucudan cezaevi alan 100 bin yakın kişi cezaevinde. Bunu örnek olarak veriyorum. Bu çocukları isteseniz bir araya getiremezsiniz. Bunları bir arada tutamazsınız. Biz ne yapıyoruz? Hiçbir şey. O çocukları ıslah edelim, meslek sahibi yapalım, rehabilite edelim bu çocukları, sağlıklı topluma kazandıralım. Kurumsal bir bakış lazım bunlar için. Ama gel gör ki kurumlar gereğini yapmıyor. Bir kurumda başlayan bir bozulma ve çürüme diğerlerini bozuluyor. Yoksullaşma, işsizlik, geçim sıkıntısı... Ve yok olan bir orta tabaka. Aile çocuklarına iyi bir eğitim veremiyor, çocuklar meslek sahibi olamıyor. Aile çocuğunu doyuramıyor. İşte böyle olunca sonuç ortaya acı çıkıyor. Aslında bu bir hal durumu. Bir hafta içerisinde bu kadar çocuk ölüyorsa, kadınlar öldürüyorsa, kadınlar intihar ediyorsa bu patolojik bir durum” şeklinde konuştu.
Eleştirmek Çözüm Değil
Bizler Avrupa’daki gibi sağlıklı bir kentleşme sürecini yaşayamadık diyen Yıldız, “Yerel yönetimler kurumlar donanımlı merkezler açsa, paralarını ya da bütçeleri saçma sapan şeylere harcamasa, rehabilitasyon merkezlerini iyileştirse, bakım evlerine yatırım yapsa. Bakın işsiz gezen çok sayıda sosyolog var ve bunlar Avrupa’ya gitmek istiyor. Bu durum çok vahim. Kurumlarda bir çürüme, yozlaşma söz konusu. İşlevlerini yerine getiremiyorlar. Kurumlardaki bu durum toplumu ele geçiriyor. Zaten ekonomik kriz var. İnsanlar önünü göremiyor. Böyle olunca tersine göç başlıyor, insanlar köylerine dönüyor. Bir diğer gerçekte maalesef bizler Avrupa’daki gibi sağlıklı bir kentleşme sürecini yaşayamadık. Politikacıların, yerel yöneticilerin el ele vererek, iş birliği yapmaları gerekiyor. Belediyelerimizin kaynaklarından toplum merkezlerine, çocuk merkezlerine ayırmaları gerekir. Sadece eleştirmek çözüm değil. Önümüzde çok büyük bir sorun var bu sorunun çözümü için kolları sıvanmalı” dedi.