Dua, istemek, çağırmak, davet etmek demektir. Genel manada ise, Allah’a yalvarmak, isteyeceklerimizi O’ndan istemek, dertlerimizi O’na arz etmek, O’nun rahmet ve yardımına davetiye çıkarmaktır. Dua, dille yapıldığı gibi, fiillerle, kabiliyetlerle ve halimizle de yapılabilir. Dünyadaki sebeplere riayet etmek bir duadır. Mesela çalışmak bir duadır.
Kışın üşümemek için kalın giyinmek, evde soba ve kalorifer yakmak bir duadır. Hastalıktan kurtulmak için ilaç içmek bir dua olduğu gibi, midenin aç kalmak suretiyle yiyecek bir şeyler istemesi de bir duadır. Buradan da anlaşılmaktadır ki, dinimizde dua hayatımızın her anını kapsamaktadır. Yani insan, – eğer farkında olursa – hayatının her anını dua ederek yaşamış olur.
Dua, bir ibadettir. Diğer ibadetlerde olduğu gibi dua da sırf Allah rızası için yapılır. İstediğimiz şey verilmezse dua kabul olunmadı denmez.
Belki daha zamanı gelmemiş, hemen verilmiyor denir. Bu dünyada duayla arzu ettiğimiz bazı şeylere ulaşsak da duanın neticeleri daha ziyade ahirette verilir.
İbrâhim bin Edhem hazretleri, bir gemiye binmişti. Çok şiddetli rüzgâr çıktı, gemi batma tehlikesine düştü. İnsanlar ağlaşıyorlardı.
Birisi İbrâhim bin Edhem’i işâret ederek, şu zâttan duâ isteyiniz, dedi.
O ise geminin bir tarafında başını örtmüş ayakta duruyordu.
Birisi ona yaklaşıp:
“Ey İbrâhim bin Edhem, insanların düştüğü hâle ne dersin” deyince başını kaldırdı ve:
“Allâh’ım, bizlere kudretini gösterdin, şimdi rahmetini göster” demesiyle fırtına durdu.
Allah, dualarımızı kabul eylesin.