“Antep’in sukutundan sonra Celâl Kadri’nin mutasarrıf bulunduğu zamanda idi. Şehrin asayişini korumak için Türk ve Ermenilerden birçok polis ve jandarma yazmışlardı.
Hükümetin kasasında para olmadığından bunlara resmi elbise yaptırılamıyordu. Muvakkat hükümet elbise yaptırmak için bir tedbir düşündü. Ve pazar yerinin üstündeki yüksek kahvede çalışan tiyatro heyetine muvakkat hükümet menfaatine bir oyun verdirilmesini muvafık buldu.
Tiyatro biletleri bütün esnafa cebren satılmıştı. Muayyen gecede kahve binası; Türkler, Ermeniler ve Fransızlarla baştanbaşa doldu. Fransızların Antep işgal kuvvetleri kumandanı ile Halep’te bulunan fırka kumandanları ve hükümeti muvakkate erkânı da tiyatroda bulunuyorlardı.
Tiyatroya kantolarla başlandı. Birinci kantodan sonra müzikte hava değişti. Havayı delen yabancı bir müzik nağmesi bütün çehrelerde bir hayret ve tecessüs ifadesi uyandırdı.
Perde açıldı: İki elinde iki Fransız bayrağı ile bir dansöz sahneye çıktı ve bir Fransız milli marşını okumaya başladı. Fransız ve Ermeniler bu marşı alkışlarken, Türklerin oturduğu sıralar seyrekleşmeğe başladı. Daha marş bitmeden Türklerin sıraları büsbütün boşalmıştı. Bu hal orada bulunan hükümeti muvakkate erkânının ve Fransız kumandanlarının derhal nazarlarına çarptı. Hepsi birden dışarı koyuldular ve dağılan Türklerin arasına sokularak,” niçin kalktıklarını” sormağa başladılar.
Türkler bu suale doğrudan doğruya cevap vermiyor, kaçamak yapıyorlardı.
Nihayet içlerinden bir genç atıldı:
“ — Biz buraya paramızla gâvur marşı dinlemeğe gelmedik !” dedi. “Bizi bunu dinlemeğe mecbur ederseniz Çınarlı cephesi bizi bilir, biz de Çınarlı cephesini biliriz. İşte gidiyoruz! ” Diye kükredi ve yürüdü.
Arkadaşları da onu takip ediyorlardı. Fransızlar’ ve hükümeti muvakkate erkânını bir telaştır aldı. Türkleri yalvar yakar tekrar tiyatroya soktular. Yarıda kalan Fransız milli marşının yerine başlayan hava bir Türk havası idi. İki elinde iki Türk bayrağıyla milli bir Türk marşını söyleyerek sahneye çıkan dansözü Türklerle beraber orada bulunan Fransızlar da avuçları patlayıncaya kadar alkışladılar… Alkışladılar. “*
Bu satırılar Antep harbini yaşayanların hatırladıklarından biri.
Antep harbi Anteplinin kahramanlık destanıdır.
Antep harbi Türk milletinin özgürlük ve vatanı için neler yapabileceğinin muhteşem bir örneğidir.
Bu destan sadece cephelerde işgalcilere ve onun yerli işbirlikçileri Ermenilere karşı ölümüne verilen bir mücadele değildir. Bunun yanında; açlığa, soğuğa, yokluğa, yoksulluğa, hastalığa ve cephe gerisinde şartlar ne kadar kötü olursa olsun düşman karşısında dik ve onurlu duruşunun destanıdır.
O harpte yaşananlar gerçeğin ta kendisidir.
Bunlar bugün hepimizin göğsünü kabartırken, verilen mücadelenin, kazanılan zaferin, layık görülen gazilik unvanın hak edilerek elde edildiğinin açık ispatıdır.
Antep’in kurtuluşunun 100. Yılını kutlamaya hazırlanırken, tüm şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle minnetle anarken, bu kutlu direnişte canını malını bu uğurda seve seve veren kahraman Gazianteplileri gururla selamlıyoruz.

*25 Birinci kanun 1934 – Gaziantep Gazetesi