Kısıtlı kadrosuyla sezona sıkıntılı giriş yapan Gaziantep FK, Kalyon stadında son şampiyon Galatasaray'ı ağırladı. Taraftarların stadı komple doldurduğu ilk maç olduğunu tahmin ettiğimiz ve bu bakımdan tarihi bir maç olduğu söylenen müsabakada Galatasaray 3 farklı rahat bir galibiyet aldı. Gaziantep FK, böylelikle ligin dibine demir atmış oldu.
Gaziantep teknik direktörü Erdal Güneş, Galatasaray'ın kadro gücünü nasıl durdurabileceğini düşünerek geçirdiği bir haftanın sonunda tahmin edileceği üzere savunma ağırlıklı bir diziliş ve kontra ataklarla gol bulmaya yönelik bir taktik planı hazırlamıştı. Ancak, uyguladığı strateji açıkçası kimsenin tahmin etmeyeceği bir şekilde 'stoper tandemini 3 kişiden oluşturarak' savunma yapmaktı. Buradaki 3.stoper Jevtovic'ti! Görevi; İcardi'yi durdurmak olan Jevtovic bu görevi 60 dakika boyunca kusursuza yakın uyguladı. İcardi, Jevtovic sakatlanana kadar ceza sahası içinde topla toplam 1 kez buluşabildi. İlk 60 dakikada topa temas edebilmek ve futbol tabiriyle sıcak kalabilmek için orta sahaya gelip, pas alışverişinde bulunmak zorunda kaldı. İcardi'yi durdurmayı başaran Şahinler'de sorunun temelinde 2 husus vardı:
1- Savunma 5'li kurulduğunda rakibin kanat ve bek oyuncuları Gaziantep'in bek oyuncularını sürekli 2'ye 1 yakaladı. Dolayısıyla kenarlardan çok rahat hücum yaptı.
2- İlk maddedeki açığı kapatmak için Furkan ve Gradel'in beklere yardım etmeye çalışmasının sonuçları ağır oldu. Zira, bu iki oyuncu hem bu görevi yapabilmek için yeterli aerobik kapasiteye sahip değillerdi, sürekli geç kaldılar. Hem de 'iç orta saha' bölgesinde büyük bir alanda oynamak zorunda kaldıkları için sürekli olarak 'Kerem Demirbay, Mertens, Torreira' 3lüsünden uzakta kalarak, merkezden penetrasyona neden oldular. Bunlara ters kanattan gelen Tete veya Kerem de eklenince sayısal üstünlüğü rakibe verdiler.
Maçın başında gelen golde Ertuğrul'un reaksiyon sorunu, Jevtovic'in (kademe yapmak zorunda kalmasıyla) sakatlandığı 2.golde de pozisyon alma sorunu takımın fişini çeken diğer bir konuydu.
Oyuncu oyuncu performans yazmaktansa Gradel, Furkan ve Ertuğrul'un en kötüler (kötülerin de kötüsü), Riascos ve Mustafa'nın ise nisbeten en iyiler olduğunu söylemek lazım. Kaleci mi? Onu yazmaya gerek duymadım, çünkü kaleci Batuhan'ın kötü kaleci olduğunu bilmek için antrenörlük lisansına ve köşe yazarı olmaya gerek olmadığını iddia ediyor ve bu konuda Erdal Hoca'nın yanlış tercih yaptığını düşünüyorum. Bir kaleci düşünün; oyunda değil, maçı yaşamıyor, refleks ve reaksiyonu sıfır. Bir atakta, bir vuruşta köşeye doğru giden topa top toplayıcı çocuk Batuhan'dan önce hareketleniyorsa sözün bittiği yerdir. Erdal Hoca, maçın videosunu izlediğinde bu gözlemimi tespit edecektir. Buradan kendisine tavsiyem; (evet dışarıdan ve uzaktan rahat tavsiye verilir, kendisinin işi de zordur, kabul ediyorum ama) derhal, Pazartesi antrenmanında Mustafa Burak Bozan'ı 'her maçta 10 gol yesen de kale sende' diyerek özgüven aşılaması, motive etmesi ve kaleyi teslim etmesi.
Özetle; ilk 60-65 dk tutan bir stratejinin sonucunda bireysel hatalarla yenilen gollerle oyun dağılmış oldu. Akabinde de net bir mağlubiyet alınmış olundu. Doğru işler ve iyi sinyaller yok mu: Elbette var.
-Galatasaray ceza sahasında 21 kez topla buluşmak,
-Son şampiyondan daha fazla isabetli şut atmak (6'ya 4)
-Savunmanın yanında korkusuzca hücum yapmayı da düşünmek..
Bunlar iyi emareler. Bu takım çok daha iyi olacak. Birkaç küçük dokunuş kaldı. Hem yönetim hem teknik ekip tarafında... Mevcuda eklenecek birkaç iyi isimle takım, 'kısıtlı' hüviyetinden kurtulup üst sıralara tırmanacaktır.