Bülent Ecevit, 28 Mayıs 1925'te İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Kastamonulu Fahri Ecevit, Ankara Hukuk Fakültesi'nde adli tıp profesörlüğü yaparken, İstanbul'lu annesi Fatma Nazlı Hanım bir ressamdı. Ecevit, 1944 yılında Robert Koleji'ni bitirdi ve aynı yıl Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nde çevirmen olarak işe başladı. Ecevit, 1946 yılında lise arkadaşı Rahşan (Aral) Ecevit ile evlendi.

Ecevit'in Rahşan Hanım'a olan aşkı, şiirleri ve 60 yıllık evlilikleri Türk halkı tarafından hayranlıkla izlendi. Ankara Hukuk Fakültesi ve ardından Dil Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisi bölümüne kaydoldu fakat yüksek öğrenimini tamamlamadı. 1957'de Rockefeller Foundation bursuyla ABD'ye giderek Harvard Üniversitesi'nde sosyal psikoloji ve Orta Doğu tarihi üzerine sekiz ay çalışmalar yaptı. Bu dönemde Henry A. Kissinger'ın öğrencisi oldu ve Harvard'da antikomünizm seminerlerine Olof Palme, Bertrand Russell gibi isimlerle katıldı.

"Forum" dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı ve 1965'te "Milliyet" gazetesinde günlük yazılar yazmaya başladı. 1972'de "Özgür İnsan", 1981'de "Arayış", 1988'de "Güvercin" dergilerini yayımladı.

1957-1980 yılları arasında Ankara ve Zonguldak'tan CHP milletvekili olarak seçildi. 1960'ta Kurucu Meclis Üyesi, 1961'de Çalışma Bakanı olarak görev yaptı. 1965'te Zonguldak'tan tekrar milletvekili seçildi ve "Ortanın Solu" fikrini savunarak bu akımın öncüsü oldu. 1971'de İsmet İnönü'nün 12 Mart Muhtırası'na karşı tavrından dolayı partisinden istifa etti.

1972'de yapılan 5. Olağanüstü Kurultay'da CHP Genel Başkanı seçildi. 1973 seçimlerinde en çok oyu almasına rağmen hükümet kuramadı, 1974'te CHP-MSP koalisyonu ile başbakan oldu ve Kıbrıs Barış Harekatı'nı yönetti. 1977'de kurduğu azınlık hükümeti güvenoyu alamayınca, "2. Milliyetçi Cephe" kuruldu. 1977 seçimlerinde CHP %41 oy alarak sol bir partinin en yüksek oy oranına ulaştı.

Ülkedeki gerginlik ve şiddetli çatışmalar nedeniyle, 1979'da yapılan ara seçimlerde başarısız oldu ve 1980 darbesi sonrası üç kez hapse girdi ve siyasi yasaklarla karşılaştı. Bu süre zarfında "Arayış Dergisi"ni çıkardı ancak dergi askeri yönetim tarafından kapatıldı.

1985'te siyasi yasakları sürerken eşi Rahşan Ecevit tarafından kurulan Demokratik Sol Parti'de (DSP) aktif oldu. 1987'de siyasi yasağının kalkmasıyla partinin başına geçti ve 1991 seçimlerinde Zonguldak'tan milletvekili olarak seçildi. 1994'te DSP, solun en büyük partisi oldu ve 1999 seçimlerinden sonra 2002 yılına kadar başbakanlık yaptı. 2002 seçimlerinden sonra sağlık sorunları nedeniyle siyasetten çekildi.

Bülent Ecevit aynı zamanda tanınmış bir şair ve yazardı. Çeşitli dillerdeki eserleri Türkçeye çevirdi ve birçok şiir kitabı yayımladı. 18 Mayıs 2006'da geçirdiği beyin kanaması sonucu hayatını kaybetti ve Devlet Mezarlığı'na defnedildi. Siyasetçi kimliğinin yanı sıra edebiyata olan düşkünlüğüyle de tanınır. Kendisine yapılan altı suikast girişiminden sağ kurtuldu ve en sevdiği daktilosunu ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi'ne bağışladı. 1973 seçim kampanyası sırasında "Karaoğlan" lakabıyla anılmaya başlandı.

Bülent Ecevit’in Şiirleri

YARGI

öldürenle katiliz çalanla hırsız

tümümüz sanığız tümümüz savcı

tümümüz suçlu tümümüz yargıç

kimi aklar kimi suçlarız

kimi bağışlar kimi asarız

kendimizi başkasında

hergün bıçak saplı

birinin arkasında

vurulan da biziz vuran da

YAPAMADIĞIMIZ

Rahşan´a-

akşam kapı eşiğinde bir terli giysi gibi

soyunmak vardı derdinden evrenin

bir entari serinliğini giyinmek

kendi derdini tespih gibi çekmek elinde

yün örmen vardı akşamları koltuğa gömülü

karşında polisiye roman okumak vardı

sorgusuz bakışmak yoruldukça gözlerimiz

sevinçsiz gülmek üzüntüsüz ağlamak

oturmağa konuklar gelmesi bazen

çevresinde bir masanın kaygısız

sıcacık konularda bir demli çay gibi

bilmedik komşularla konuşmak

dünyamızla uyuşmak vardı

oyunda sonunu görmeden oynamak

sevinebilmek kazandığına

yitirdiğine yerinebilmek

düşünmiyebilmek yoruldukça düşünmekten

kamaştıkça örtebilmek gözlerini

düşlerde bile ışıktan sakınarak kendini

uyayabilmek vardı vaktinde rahat

İNSAN

elbette senden guzel olacakti

cizdigin resim

yaptigin heykel

senden buyuk olacakti

senden yakisikli

elbette senden dogru soyleyecekti

yazdigin siir

elbette senden cok duyacakti

soyledigin turku

sen oldugundan buyuksun

sen oldugundan iyisin

sen oldugundan guzel

YARIN

birşeyler olacak yarın

duruşundan belli

kırdaki atların

bulutların koşuşundan belli

kazışından köstebeklerin toprağı

karıncaların telâşından belli

birşeyler olacak yarın

belki bir tomurcuk

belki bir ağacın düşen yaprağı

belki de bir çocuk

pek o kadar göremesek de uzağı

kuşların uçuşundan belli

birşeyler olacak yarın

öbürgünden önemsiz

yarından önemli

ELELE BÜYÜTTÜK SEVGİYİ

Birlikte öğrendik seninle

avcumuzda yüreği çarpan

kuşa sevgiyi

elele duyduk kumsalda denizin

milyon yılda yonttuğu

taşa sevgiyi

tırtılları tanıdık seninle baharda

tırtılken daha sevmeyi öğrendik

sevgiden üreyen kelebeği

toprağı evimiz gibi sevdik seninle

birlikte sevdik kuru toprakta

ev küren köstebeği

köstebeğinden toprağına taşına

tırtılından kelebeğine kuşuna

elele sevdik bu dünyayı

acısıyla sevinciyle sevdik

yazıyla kışıyla sevdik

köy-köy ülke-ülke

gökler gibi sardı dünyayı

yağmur gibi sızdı dünyaya

dünya kadar oldu sevgimiz

elele büyütüp elele derdik

elele derip insana verdik

verdikçe çoğalan sevgimizi

MAĞARA

mağaranın duvarına

hayvanları taştan oydum

kükrediler karanlıkta

türkülerle karşı koydum

karanlıktı mağara

ışığı taştan oydum

üşüyordum

bir de güneş koydum

aşk oydum mağaranın duvarına

aşk oydum

ağrıdı taşlar

yarıldı mağara

BACH SONATI

ne ben sorayım seni

ne sen beni sor

soyunmuş seslerimiz tenden

boşlukta bir aşk örüyor

ses olmuş duygular

yaklaşır dalga dalga zamansız

kavuşsa da seslerimiz birbirine

biz kavuşamayız

ne kollarımız var saracak

ne öpecek dudaklar

ne görülecek yüzümüz var

ne görecek göz

biz aşk örüyoruz boşlukta

çizgiden soyut

zerreden öz