Çocukken herkesin oynadığı bir oyundu doktorculuk. Beyaz önlük bulamazsak bile kablo ile steteskop görüntüsü verip, söyleyin bakalım neyiniz var diyerek eğlenirdik. Büyüklerimizin de hoşuna giderdi bu durum. Anneler ve babalar çocuklarının doktor olmasını isterdi. Bilinç altı oluşsun. Yarınlarda doktorluğa meyletsin isterlerdi. Bizimkisi öyle mi oldu da doktor olduk bilemem. Bugün sizlere acı bir konudan bahsetmek istiyorum. Bence çocukluktan kalma bu oyununu  büyüdüğünde de oynamak isteyen bazı meslek grupları mevcut. Bir kısmı tıp fakültesi bitirmesine rağmen hala oyun oynadığının farkında değil. Ancak ölen veya sakat kalan halkımız bu işten ciddi zarar görmekte. Bu konuya başlangıç noktamı ise poliklinikte hasta değerlendirirken hastaların kullandığı ilaçları incelerken ilaç olmayan ancak destek tedavisi olarak kullanılan preparatların içeriğini, kutularını, vizyonlarını ve misyonlarını okumak belirledi. Bilinmesi gereken en önemli konu şu Sağlık Bakanlığının onaylamadığı her ürünün tedavi edici olmadığı sadece takviye ek ürün olduğudur. Üzerine yazılan ‘gaz giderici’ ‘öksürük kesici’ ‘ağız yarası giderici’ gibi ifadeler hem kanunen suçtur ve cezası vardır hem de halkı aldatmaya yönelik hareket olduğundan direk sarı kart verilmeli ve penaltı ile cezalandırılmalıdır. Ancak hikaye bununla da sınırlı kalmıyor. Gün geçmiyor ki bir üfürükçü peyda olmasın. Gün geçmiyor ki insanların sağlığı üzerinden bir propaganda başlatılmasın. Doktorlar olarak işimizi mi yapalım? Yoksa bu üfürükçülerle uğraşalım bilemiyoruz. Her ne kadar son zamanlarda olan olaylardan ötürü aramızın iyi olmadığı düşünülse de bizim halkımız doktorlarını sever ve sayar diye düşündüğümüzden doğru bildiğimiz her şeyi her platformda dile getirmeye devam ediyoruz. Sırtını bir çekeyim bel fıtığın geçer, yanağına şiş saplayayım şizofrenin tedavi olur, efendi hazretleri bir öpsün bademcik ameliyatına gerek yok gibi uygulamalara hala inan bir kitle var maalesef ancak günün sonunda kaybeden benim üç kuruş maaşla geçinmeye çalışan halkım oluyor maalesef. Birde anaç bir yaklaşımla aslında tedavi de semptomları hafifleten yiyecek ve içecekleri sanki esas tedaviymiş gibi sunan garip ve çilekeş vatandaşlarım var. Üst solunum yolu enfeksiyonlarında nane limon yap geçer, eklem ağrıları olan hastaya sen iyisi mi kemik suyu iç ya da paça çorbası iç tavsiyeleri mevcut. Etkisi yok demek yanlış olur ancak tedavi edici gibi düşünüp doktora gitmemek hastaya ciddi zararlar verir. Zaten eğer öyle bir etki olsaydı sabah akşam beyin yiyerek dünyanın en zeki toplumu olabilirdik ?

Esas tehlikeli gördüğüm konu ise halktan ziyade bu işin merkezinde olan doktorlarımızın gerek sağdan soldan duydukları ile, gerek hasta ve yakını ile tartışmamak için, popüler doktor olma takıntısı nedeniyle yazdıkları, içinde işe yarar sadece 3 kalem ilacın yer aldığı geri kalanın ise ya semptom baskılayıcı ya da hiçbir işe yaramayan ya da yarayan ancak hastanın mevcut hastalığı ile alakası olmayan 15-20 ilaçtan oluşan reçeteler yazmalarıdır. Et kokarsa tuz basarsın ya tuz kokarsa… böyle bir tabloda elimiz ayağımız kitleniyor. Hekimler olarak amacımız sağlıklı bir toplum oluşmasını sağlamak mı yoksa hasta ama ölmeyen sürekli ilaç alan bir toplum oluşturmak mı? Çocukken oyun oynarken bir iğne yapayım geçsin derken nasıl 15 kalem ilaçla tedavi edemez olduk? Rahmetli Eskülap  ‘ahlaksıza tıp öğretmeyiniz’ derken ne demek istediğini şimdi net olarak anlamaktayız. Herkesin kendi tekeline almaya çalıştığı tıp ilimi kendi meslektaşları tarafından da hırpalanıyor, dejenere ediliyor, yok ediliyor.

Bu devirde az önce anlattıklarım sadece yaşadıklarımızın özetinin özetinin özetidir. 2 rekat namaz kılarken görülen adam kendini alim ilan edip tıp ilimi satıyor. Bankacı oturduğu yerden kardiyolog olup kalp hastalıklarının sebeplerini sayıp asetil salisilik asit öldürür diyebiliyor. Öğretmen beslenme hakkında sosyal medyada duyduklarını ispatlı delilli bir bilgiymiş gibi gelip satabiliyor. Hiçbir uzmanlığı olmayan bir tabip kendine uzmanlık alanı yaratabiliyor, uzman hekim başka bir uzmanlık alanına girebiliyor. Başka bir alanda doktora yapıp adının önüne DR takısı eklettirip her halttan anladığını sanan bir kitle var. Ya bu tıp herkesin hakkında fikir belirtebileceği bu kadar salak bir bilim dalı olamaz ki. Dilin kemiği yok. Zarar gören insanların vebali hem bu dünyada hem de ahirette sizleri bağlar sevgili dostlarım.

Benden söylemesi

Sağlıkla kalın!