Gaziantep'in tarihi kökleri, M.Ö. 5000-3000 yılları arasında Sakçagözü veya Coba Höyük gibi yerleşimlerle temsil edilen Kalkolitik döneme kadar uzanmaktadır. Bu dönemden sonra, M.Ö. 3000-2000 yılları arasındaki Erken Tunç Çağı'nda, bölgede daha gelişmiş yerleşim alanları ortaya çıkmıştır. Bu döneme ait yapılan kazılarda, taş temelli, kerpiç üst yapılı ve sıkıştırılmış toprak tabanlı yapılar tespit edilmiştir. Gedikli, Tilmen Höyük, Sakçagözü ve Zincirli'deki kazılar bu döneme ışık tutmaktadır.
Gaziantep'i Kim Kurdu?
Gaziantep'in kökenleri, M.Ö. 5000-3000 yılları arasındaki Kalkolitik döneme kadar uzanmaktadır. Bu dönemde Sakçagözü ve Coba Höyük gibi yerleşim yerleri bölgede varlık göstermiştir. Ancak, Gaziantep'in bilinen ilk büyük yerleşimi, M.Ö. 1400-1200 yılları arasında Hititler tarafından kurulmuştur. Dülük, Gaziantep'in 10 km kuzeybatısında yer alan ve Hititler tarafından kurulan önemli bir kenttir. İngiliz bilgin David Corc Hukart, Dülük'ün Hititler tarafından kurulduğunu saptamıştır. Bu veriler ışığında, Gaziantep'in temellerinin Hititler döneminde atıldığı söylenebilir.
Orta Tunç Çağı ve Hitit Etkisi
M.Ö. 2000-1400 yılları arasında Orta Tunç Çağı'nda, Güneydoğu Anadolu'da küçük kent devletleri kurulmuş ve bu devletler iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde ise Babil'e bağlı kalmıştır. M.Ö. 1550'de Mitanniler bu devletler üzerinde egemenlik kurmuş, ancak bu egemenlik M.Ö. 1400'de Hititler tarafından sona erdirilmiştir. Gaziantep, M.Ö. 1400-1200 yılları arasında Hitit Devleti'nin önemli bir merkezi haline gelmiştir. Dülük, Kargamış, Zincirli ve Coba Höyük, bu dönemde bölgenin diğer önemli şehirleri arasında yer almıştır.
Hititlerden Perslere, Perslerden Romalılara
Gaziantep bölgesi, M.Ö. 1200'den itibaren birçok farklı medeniyetin etkisi altına girmiştir. M.Ö. 850'de Asurlular bölgeye egemen olmuş, ancak M.Ö. 612'de Medler tarafından bu egemenlik sona erdirilmiştir. Medlerin gelişiyle İran kültürü bölgede etkili olmuştur. Persler, M.Ö. 539-533 yılları arasında bölgeyi ele geçirerek Kapadokya Satraplığı'na bağlamış, M.Ö. 333'te ise Büyük İskender'in Persleri yıkmasının ardından bölge Roma İmparatorluğu'na dahil edilmiştir. Roma İmparatorluğu'nun M.S. 395'te ikiye ayrılmasıyla birlikte Gaziantep, Doğu Roma sınırları içinde kalarak Bizans'ın hakimiyetine girmiştir.
Gaziantep'in İslamlaşma Süreci ve Türklerin Bölgeye Yerleşimi
638-639 yılları arasında Gaziantep, Halife Ömer döneminde İslam orduları tarafından Bizanslılardan alınmıştır. Bu dönemde Dülük, Merziban, Raban ve Tılbaşar kaleleri savaşsız olarak ele geçirilmiştir. Abbasiler döneminde Gaziantep, sınırda kurulan askeri bölgelerden biri olmuş ve sık sık Bizans ile İslam toplulukları arasında el değiştirmiştir. 1067'de Alparslan'ın komutanlarından Emir Afşin, Dülük Kalesi'ni ele geçirerek burayı karargah olarak kullanmıştır. Bölgeye yerleşen Türkler, Oğuzlar soyundandır (Türkmenler).
Haçlı Seferleri ve Gaziantep'in Stratejik Önemi
Haçlılar Suriye'ye geldiklerinde Gaziantep bölgesi Halep Selçukluları'nın kontrolü altındaydı. Haçlılar, Dülük ve Tılbaşar'ı stratejik mevkiler olarak görmüş ve bu kaleleri ele geçirmeye çalışmışlardır. Ancak, 1150 yılında Türkmenler tarafından Urfa Kontu II. Josselin esir alınmış ve Gaziantep, Nurâl-din Mahmud'a teslim edilmiştir. Gaziantep, Melik Nasr Salah-al Din döneminde önemli bir şehir haline gelmiştir.
Gaziantep'in Yükselişi ve Düşüşü
1516'da Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılan Gaziantep, Osmanlı İmparatorluğu döneminde bölgesel bir merkez olarak büyük bir gelişme göstermiştir. Şehir, imar faaliyetlerinin yanı sıra üretim, ticaret ve el sanatları alanlarında da ilerlemiş ve Avrupa'ya dokuma ihraç eder duruma gelmiştir. Ancak, Osmanlıların gerileme döneminde Gaziantep de çeşitli sıkıntılar yaşamıştır. 1818'de kuraklık, 1821'de deprem ve 1826'da veba salgını şehri olumsuz etkilemiştir. 1839'da ise Mısır Valisi Kavalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa'nın saldırısı, şehri büyük ölçüde yıpratmıştır.
Gaziantep, 1516'dan itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselme devrinde büyük bir gelişme kaydetmiş, ancak zamanla gerileme döneminde çeşitli felaketler ve saldırılarla sarsılmıştır. Şehir, Osmanlı'nın son dönemlerinde bile ticaret ve el sanatları açısından önemini korumuştur.