Hoş geldin Ya Şehri-i Ramazan. 11 ayın arınma ayı. Tövbelerin edildiği, günahların daha az işlendiği o meşhur ay.  Rahmetin, merhametin, huzurun yoğun yaşandığı bir ay.

Peki öyle mi yaşıyoruz?

Şöyle bir düşünelim;

**

Ramazan ayını diğer aylardan ayıran ve ona fazilet katan pek çok şey vardır. Çünkü bu ay aynı zamanda rahmeti, merhameti ve günahların bağışlanmasını da sunmaktadır. Bir başka açıdan bakıldığında dini faaliyetlerin ve muhasebenin de yılın en yoğun olduğu aydır. Dolayısıyla şans ve fırsatlarla dolu bir ay olarak da değerlendirilebilir. Ramazan ayı, Kur’an’ın inmeye başlaması, orucun bu ayda tutulması, Hz. Peygamber’in Kur’an’ı Cebrail’le karşılıklı okuması, teravih namazlarının kılınması, zekâtların bu ayda verilmesinin tercih edilmesi, sadaka ve fitrelerin verilmesi gibi önemli ibadetleri içermektedir. Bütün bunlar dinî hayat açısından bireysel ve toplumsal anlam ve önem ifade etmektedir.

Ramazan ayında düzenlenen iftar yemekleri ayrı bir güzellik ve coşku kaynağıdır. İftarlar hem bireysel hem ailesel hem de toplumsal açıdan birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının yaşandığı önemli anlardır. Bireysel açıdan bakıldığında başkalarıyla aynı duyguların yaşanabilmesi; aile açısından bakıldığında aile üyeleri arasında sevginin, neşenin ve coşkunun gelişmesine; aynı zamanda sosyal bağlamda birlik, beraberlik ve bütünlüğün gelişmesine de yol açmaktadır. Öyle ki, bir gece fakir bir adam, zengin bir adamın evinde iftar ettiğinde, zengin adama karşı duygu ve düşünceleri olumlu yönde gelişir ve onu kardeşi gibi görür. Bu aslında karşılıklı duygusal bir etkileşimdir. Bu bağlamda iftar kardeşliği ve samimiyeti güçlendirebilir, olumlu duygu ve düşünceleri geliştirebilir. Çünkü oruç tutan da herkesle aynı duygu ve düşünceye sahiptir.

Zira ikisinin de ortak noktası gün boyu Allah rızası için aç kalmak ve ibadet etmektir. Dolayısıyla aç kalan bir insan açlığın ve yokluğun ne anlama geldiğini böylelikle daha iyi anlar. Bu anlayış da diğer insanlara karşı daha hoşgörülü ve merhametli olmayı beraberinde getirir. Böylece karşılıklı ortak şuur oluşur. Ortak duygu ve düşüncelerin artması da toplumsal huzuru artırır.

**

Bütün bunların yanı sıra eklemek istediğim şeyler var.

Manevi duyguların bu kadar yoğun yaşandığı bu ayda, tezat olayları da yaşıyoruz.

Trafikte sinirlenilir “adam/kadın oruçtur karışma”, iş yerinde bir olay olur “adam/kadın oruçtur karışma”, sokakta biri birine yan bakar “adam/kadın oruçtur karışma” vb. gibi cümlelerin havada uçuştuğu aydayız.

11 ay bütün haltı yiyip 1 ay tövbelerle geçirmekle olmaz. Sizin 11 ay boyunca yaptığınız günahları 1 ayın temizleyebileceğine ben inanmıyorum. İnsanların haklarına girmeniz, onlara adaletsiz davranmanız, günahlarınız, alkolikliğiniz, kumarbazlığınız, zinanız 11 ay normal geriye o günahlardan arınma ayınız olarak gördüğünüz Ramazan ayı mı sizleri temizleyecek?

Oruç tutuna da tutmayana da saygınız olmalı. İnsanların sağlık problemleri var. Oruç tutmayan insanlara “zombi”ymiş gibi bakmayı, görmeyi bırakın lütfen.

Herkesin kendi inancı da var tabii, burası muz cumhuriyeti değil. Laik, demokratik bir ülke. Herkes özgür. Bir diğerinin özgürlüğünü kısıtlamadığı müddetçe.