Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya yakın olduğu iddia edilen ve tutuklanan Ayhan Bora Kaplan ve 5 kişi, yüklü miktarda para ile yurt dışına kaçma girişiminde bulunurken Ankara Esenboğa Havalimanı'nda düzenlenen bir operasyonla gözaltına alındılar. Ve bu olay ülkenin gündemine oturdu!
Kaplan ve adamlarının 15 Temmuz gecesi Soylu tarafından TRT önüne çağırıldığı iddia ediliyordu. Kaplan'ı o gece sokağa çağıran ismin Soylu'nun kuzeni Sadık Soylu olduğu ortaya çıktı.
15 Temmuz gecesi bir gurup kalabalıkla TRT’yi basan ve kahraman ilan edilen Soylu; bu eylemi ile Erdoğan’ın gözüne girmeyi başarmıştı. Soylu destek veren sadece suç örgütü lideri Bora Kaplan ‘mıydı, yoksa ellerinde ağır silahlar bulunan, başka suç örgütlerinin adamları da var mıydı? Bilmiyoruz! 15 Temmuz gecesi Ayhan Bora Kaplan ve ekibi ellerindeki ağır silahları nereden bulmuş olabilirler?
Ayrıca Soylu, elde ettiği gücü Erdoğan sonrası için hazırlık yapmak için mi kullanmak istiyordu? Ve arkasındaki güçler kimlerdi? FETÖ konusunda canhıraş konuşmaları bir suçluluk psikolojisinin gereği miydi?
Soylu’yu İçişleri Bakanlığı’na taşıyan olayın TRT eylemi olduğu iddia edilse de ben ihtimallerden sadece biri olduğunu sanıyorum. FETÖ ile iltisaklı olan Soylu, 15 Temmuz gecesi böyle kahramanlık gösterisi ile kime ne mesaj vermek istedi? FETÖ ile mücadele adı altında KRİPTO olan kimleri korudu? Organize suç örgütü lideri ve uyuşturucu baronları ile resim çektirmesi tesadüf olabilir mi? Yeraltı dünyasına ne gibi eylemler yaptırıldı, onlarla geçmişte kalan bir ilişki ve iltisak var mıydı? Bunları biz bilemeyiz. Devletin hafızası her zaman gençtir. Zamanı gelince birer birer çıkar.
”Dün yediğin hurmalar, gün gelir seni de tırmalar…”
Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne yönelik operasyonda, çete lideri Kaplan dâhil 14 kişi tutuklandı. Suç örgütü elebaşı Ayhan Bora Kaplan'ın 16 farklı suçtan kaydının olduğu öğrenildi. Kaplan'ın yasa dışı işlere ise 2007 yılında uyuşturucu ticareti yaparak başladığı ortaya çıktı.
Ülkenin huzur ve güvenliğini birinci derecede korumakla görevli olan Bakan veya üst düzey bir yargı mensubu; bir suç örgütü lideri ile bu kadar yakın olabilir mi? Eğer iddia edildiği gibi yakın bir ilişki içerisinde iseler, bu karşılıksız bir sevgiden mi kaynaklanıyor?
İşine geleni FETÖ ile ilişkili ve irtibatlı göstererek “itibarsızlaştırma ve lekeleme” yolunu kullanan Soylu, gerçekten FETÖ düşmanı mıydı? Hadi vazgeçtik, FETÖ ile arasına mesafe koymuş bir siyasetçi miydi? Soylu’yu terletecek bir alana girelim! Kendisinin karşısında olan hemen herkesi “iltisakla” itham eden Soylu, bu kez kendisi “iltisaklı” duruma düştü.
Ne demişti, Soylu? “Bütün dünyanın üzerinde ittifak ettiği, dünyanın her noktasında okullarıyla eğitime yaptığı seferberliği hem diyaloğa hem dinler arası bir şekilde uzlaşmayı sağlayacak nefreti ortadan kaldırmaya çalışacak mümtaz bir şahsiyete saldırı vardır.
Ömründen tek bir dikili ağacı olmayan insanlar, Allah rızası için bu ülkenin her noktasına Diyarbakır’dan Edirne’ye kadar dünyanın her noktasında Afrika’dan Asya’ya kadar Balkanlara kadar Amerika’ya kadar her noktada bu milletin temel değerlerini dünyayla birleştirmeye çalışan bir anlayışa şiddetle saldırıyorlar. Benim bunu bakınız açık söylüyorum, Müslümanlık adına, Anadolu insanı adına, Türklük adına milliyetçilik adına, bu ülkenin geleceği adına kabul etmem mümkün değildir.”
Fetullah Gülen’e övgüler dizen Soylu, hızını alamamış olacak ki, FETÖ’nün savcısı Zekeriya Özü de boş geçmemiş: “Bu ülkenin de haksızlık yapan insanlarının haksızlığının yanına kar kalmayacağını, bir tek adam bir işportacının oğlu, ortaya koydu. Bu ağırlarına gitmiş olabilir. Ankara’da müsteşar yardımcılığı yaparken Ankara’da orada bürokraside bulunurken elbette her hükümete kuyruk sallarken bu adamın aldığı riski, Zekeriya özün aldığı riski veya onu arkadaşlarının aldığı riski bunlar almadılar.”
Bunları söyleyen biri önüne gelene FETÖCÜ diye çamur atıyordu. Örneğin; bir canlı yayına çıkan Soylu; bir kırmızı dosya göstererek, “Bu bir FETÖ roman. Kılıçdaroğlu’nun FETÖ ilişkisini ortaya koyan. 32 basamak bir FETÖ ilişkisi.” İfadesini kullandı. Sahi o kırmızı dosyada ne vardı? Hiçbir şekilde öğrenemedik!
Eski İçişleri Bakanı, tam bir FETÖ yandaşı ve hayranıydı. Bunu ben söylemiyorum, kıdemli siyasetçi Hüsamettin Cindoruk söylüyor: “2009 yılındaki Demokrat Parti (DP) genel başkanlığı seçim yarışında Gülen Cemaati’nin Zaman gazetesi Soylu’yu destekledi.”
Bahçeli, Fethullah Gülen’i eleştirince Soylu şöyle demişti: “Sayın Gülen dünyada önemli açılımlarda bulunuyor. Devlet Bahçeli tarihî bir hata yaptı. Gülen çok mümtaz bir şahsiyet…” Soylu, FETÖ’nün Samanyolu TV Haber kanalına çıkarak şöyle demişti: “Fethullah Gülen ve Savcı Zekeriya Öz, milletin temel değerleridir…” Say say bitmez, Soylu hakkındaki iddialar.
Peki, FETÖ ile bu derece irtibatlı ve iltisaklı olan, yukarıdaki sözleri söyleyen ben veya bir başkası olsa, nerede olurdu?
Soylu; Teşkilatta FETÖ karşıtlığı ile bilinen ve bu örgütün güçlü olduğu yıllarda mağduru olmuş üç ismi, “FETÖ ya da PKK ile irtibatlı ve iltisaklı” göstererek, Bakan Onayı ile “rütbelerinin alınması” cezası ile neden cezalandırdı?
Hanefi Avcı hakkında, halen tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın AİHM kararı doğrultusunda serbest bırakılması gerektiğini söylediği için soruşturma açıldı. Ardından rütbe cezası geldi.
Bunun üzerine Avcı, “Mevcut siyasi yönetim, İçişleri Bakanı, kendisinin ve yönetimin eleştirilmesinden rahatsız. Elindeki yetkiyi bir cezalandırma yöntemi olarak kötüye kullanıyor. Toplum içinde sarsma yöntemi. Diğer konuşacakları kontrol etme yöntemi. Yaptıkları şey çok açık olarak bu… Geri kalan her şey teferruat, uydurma” dedi.
Avcı; herkesin FETÖ’den çekindiği, iktidarın FETÖ ile aynı yatağı paylaştığı yıllarda, FETÖ’nün devlet içerisinde nasıl çöreklendiklerini anlatan “Haliç’te Yaşayan Simonlar…” isimli olay yaratan kitabın yazarıydı. İl Emniyet Müdürlükleri yapmış, Kaçakçılık ve istihbarat birimlerinde başarılı çalışmalarda bulunmuştu.
Eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un da hakkında Kaftancıoğlu'na destek mesajı paylaştığı gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatıldı ve rütbeleri söküldü. Ne demişti, Uzun? “Sn. Kaftancıoğlu, Halide Edip, 23 Mayıs 1919 günü İngiliz işgali altındaki İstanbul Sultanahmet meydanında özgürlük nutku atmıştı. İşgalciler bile ona, senin gibi ceza vermemişlerdi. Türk kadınlarını sizin şahsınızda kutluyorum” demişti. Sabri Uzun, aynı zamanda, FETÖ aleyhine yazdığı, “İN” isimli kitabı ile dikkatleri çekmişti.
Ya Dr. Ali Yılmaz? Dr. Ali Yılmaz, başarılı çalışmaları ile dikkat çekti. Gümrük Muhafaza Genel Müdür V, Gaziantep ve Antalya Emniyet Müdürlükleri yapmıştı. Teşkilatta Ülkücü kimliği ile tanınıyordu. FETÖ ve AKP’ye biat etmedi ve 2012’de merkez görevine alınınca erken olmasına rağmen emekliliğini istedi.
15 Temmuz öncesi ve sonrası hakkında herhangi bir soruşturma açılmadı ama mahiyetinde çalışan psikolojik sorunlu iki memurun, “telefonlarının dinlenildiği gerekçesi ile verdiği dilekçe, dönemin hassasiyeti dikkate alınarak işleme konuldu. Hâlbuki önleyici telefon dinlemelerinde il müdürlerinin ne yetkisi ne de görevi vardı. Neticede mahkeme; “hiçbir örgütle bağı ve irtibatı tespit edilemediğinden Beratına…” kararını verdi.
Ve dosya kapandı.
Yılmaz, danışmanlık işinin yanında basın yayın işleri ile ilgileniyor, bir internet gazetesinin imtiyaz sahibi olmasının yanında başyazarlığını yapıyordu. Kendisine Ağustos 2021 yılında ansızın rütbe cezası tebliği yapıldı.
Ne için?
“7145 sayılı 'Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 26'ncı maddesi ile 375 sayılı 'Kanun Hükmünde Kararname'ye eklenen geçici 35'inci madde doğrultusunda yürütülen soruşturma kapsamında, rütbelerinin geri alınmasına karar verildi.” Gerekçe yoktu ve “Bakan Onayı” diyordu.
Soylu, kendisine terörle mücadele için verilmiş bir yetkiyi keyfi ve hukuksuz kullanıyordu. Avcı’nın dediği gibi Sigortacı Bakan SS, İçişleri Bakanı, kendisinin ve yönetimin eleştirilmesinden rahatsız oluyor, elindeki yetkiyi bir cezalandırma yöntemi olarak kötüye kullanma yolunu tercih ediyordu.
Soylu, bu cezayı neden vermişti, yeni deliller mi bulunmuştu? Tabi ki karar, iki polisin verdiği ifadelere ve gazete kesiklerine dayandırılmıştı. Peki, bu cezanın perde arkasında ne vardı?
İYİ Parti Lideri Meral Akşener, il gezilerine çıkıyor ve esnafla buluşuyordu. İlgi de hayli yoğundu. Ancak bazı illerde Akşener’e sözlü taciz ve hakaretler yapılmaya başlandı. Yılmaz, “Topuklu Efe’nin Ayak Sesleri” başlıklı köşe yazısında elde ettiği bilgiler ışığında, bu saldırıların arkasında SS bağlı “operasyon çocuklarının olduğunu ima etmiş ve tüm yazılarını “Kral Çıplak” isimli kitapta toplamıştı.
Ayrıca “Hasbihal” isimli kitabı ile ilgi odağı olmuştu. Kitaplarının ulusal medyada tanıtımı yapılmış ve “kitap fuarlarının müdavimi olmuştu. Rütbeleri sökülen üç ismin de ortak özelliği; açık konuşmaları ve düşündüklerini eğip bükmeden yazmalarıydı.
Yapılan işlemler, “keyfi ve hukuksuz olduğu” gerekçesi ile İdare Mahkemelerince “İPTAL” edildi. Lakin SS, inatla mahkeme kararlarını uygulamadı. Onun için hukuk önemli değildi. Yanındakilere “siz dediğimi yapın, hukuk sonradan gelir” demişti.
Soylu; demokrasinin gereği olan seçimler için, “14 Mayıs 2023 seçimleri Batı'nın siyasi darbe girişimidir” dedi. Erdoğan ise, “Sandıktan çıkan sonuca saygısı olmayanın millete de saygısı yoktur” cevabını verdi. Soylu’nun biletinin kesildiği o zaman anlaşılmıştı.
14 Mayıs seçimlerinden sonra kurulan yeni hükümette Soylu yer almadı. Erdoğan’a, yerine gelecek isimleri önerdi ama rağbet görmedi. Bakanlığa istemediği bir isim olan İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın atanacağını öğrenince, “Operasyon Çocuklarını” harekete geçirdi. Ali Yerlikaya ile ilgili “FETÖ ile ilişkili ve iltisaklı” diye bir dosya hazırlanarak Erdoğan’a sunuldu. Oyun bu sefer tutmadı ve İçişleri Bakanlığı’na Ali Yerlikaya atandı.
SS dönemi kapanmıştı. Sıra Soylu’nun kurduğu FETÖ benzeri yapılanmanın dağıtılması ve kullarının temizlenmesiydi. Kısmen de olsa gerçekleşti. Terör ve uyuşturucu ile mücadelede başarılı operasyonlar yapılmaya başlandı. FETÖ ve PKK ile mücadele ise aralıksız devam ediyor.
Ve mahkeme kararları nihayet uygulanıyor.
Rütbeleri haksız sökülen üç Emniyet Müdürüne de iade-i itibar yapılarak tüm özlük ve mali hakları verildi. Çünkü mahkeme kararları yeni bakan tarafından uygulandı.
Yeni Bakan Ali Yerlikaya, cesur ve kararlı uygulamalarına devlet adamı olarak devam eder ve siyaset tarafından engellenmezse umarım daha nice başarılı operasyonlar yapılır.
Ayrıca “Hukuk ve İnsan Hakları” vurgusunu önemsiyorum.