Türk Edebiyatı'nın temsilcilerinden Murathan Mungan'nın Bir Fincan Kahve adlı şiirinde kahve ile ilgili şu dizeler döküler kaleminin ucundan;
"Çok zaman sonra oturup
Bir fincan kahve içebilmeli insan."diyerek konuya başlıyoruz.
Kültürümüzde çok önemli yeri olan Türk kahvesi Osmanlının zengin mutfağından günümüze ulaşmış kadim bir lezzettir. Tadı,kokusu,köpüğü ile kendisine diğer kahve türleri içinde bir kimlik yaratmayı başarmıştır. Türk kahvesi bir içecek olmanında ötesinde sosyalleşmeye ve toplumsal değerleri bir araya getiren kültür birikimini içinde taşır. Samimiyetin ve muhabbetin bir nişanesidir adeta.
Kız isteme merasimlerinde damada hanım kızın ikram ettiği tuzlu kahve damadın sevgisini ölçmek için yaptığı geleneksel bir tören haline dönüşmüş ve mutlu anıların paylaşıldığı bir adet haline gelmiştir.
Tarihi 16. yy. dayanan bu eşsiz lezzet Yemen Valisi Özdemir Paşa'nın kahveyi İstanbul'a getirmesi ile başlar. Kahvehane kültürü de bu yüzyıldan itibaren yaygınlık göstermeye başlamıştır. İstanbul'un Tahtakale semtinde ilk kahvehaneler açılmıştır. Burada insanlar kahvelerini yudumlarken keyifli sohbetlerin yapıldığı,memleket meselelerinin konuşulduğunu ve oyunların oynandığı yerler hâline gelmiştir.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır atasözündeki kahvenin karşılığını Türk kahvesi alır. Peki bu atasözü neden söylenmiş olabilir. Atasözleri geçmişteki tecrübelerden faydalanarak öğüt veren , topluma maal olmuş kalıplaşmış sözlerdir. Bu atasözünün anlamı ise derindir. Az bile olsa iyilikler hatırlanmalı ve iyiliğe iyilik ile karşılık verilmelidir. Paylaşılan bir fincan kahve ile güzel muhabbetlerin seneler geçse dahi hatırının devam ediyor olabileceği anlamlarına gelmektedir. İyiliğin unutulmamasına vurgu yapan bir atasözüdür aslında.
Gelelim bu eşsiz lezzetin yapılışındaki püf noktaları neler bunlara vurgu yapalım.Türk milletinin kendine özgü pişirme yöntemleriyle cezve veya güğümler kullanılır. Kişinin damak zevkine bağlı olarak sade , şekerli veya orta olarak yapılabilir. Kahvemiz kısık ateşte pişirilir. Ateşte yavaş pişirilmediği zaman köpüksüz olur. Kısık ateşte pişirilen kahve su ile bütünleşmiş olur ve bol köpüklü , lezzetli bir şekilde tüketilebilir. Her fincan için cezvemize iki çay kaşığı kahve ve bir fincan soğuk su da eklenmelidir. İsteğe bağlı olarak şeker de ilave edilebilir. 3-4 dakika içinde kaynadıktan sonra fincanlara konularak geleneksel tatlımız olan Türk lokumu veya çikolata ile servis edebilirsiniz. Telvesi ile servis edilen tek kahve özelliğini taşıyor olması ona ait bir özgünlüğü içinde barındırır.Türk kahvesinin farklı bölgelere ait çeşitleri mevcuttur. Süvari kahvesi,Menengiç kahvesi,Kül kahvesi,Cilveli kahvesi,Mırra,Dibek kahvesi,Devebatmaz kahvesi ve Yandan çarklı en bilinenlerdir.
Lezzetli olduğu kadar faydalarıda olan Türk kahvesinin fazla tüketildiği takdirde zararınıda göz ardı edemeyiz. Öncelikle Türk kahvesinin birkaç faydalasını şu şekilde sıralayabiliriz ; •Ağrı kesici özelliği vardır.
•Siroz riskini azaltır.
•Kolesterol düşürücüdür.Kalp ve damar dostudur.
•Diyabeti önler.
•Sade tüketildiği takdirde mide sağlığına ve kilo problemlerine iyi gelir. •Sağlıklı ve uyanık kalmayı sağlar.

•Depresyonu azaltır , sosyalleşmeye yardımcı olur. •Uyarıcı özelliği vardır.
•Sindirimi rahatlatır.
•Metabolizmayı hızlandırır.
•Kanser riskini azaltır.
Türk kahvesini ölçülü olarak içersek herhangi bir zarar teşkil etmez. Fakat aşırı tüketimde sonuçları pek iyi olmayabilir. Uzmanlar günde iki fincandan fazla tüketilen kahvenin kalp sağlığının bozulmasına sebep olabileceği görüşündeler.Mide problemleri,tansiyon ve baş ağrılarını da beraberinde getirebilir. Türk kahvesini içmek için en uygun vakitler yemeklerden bir saat erken ya da bir saat sonrasıdır.
Türk kahvesini aç karnına tüketilmemesini tavsiye ederiz.
Türk kahvesinin serüveni hakkındaki yazımızı şu atasözü ile sonlandıralım.Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane. Keyifli sohbetler eşliğinde içilen kahveleriniz olması dileği ile...