Medya toplumsal gelişimin ve iletişimin en önemli araçlarından biridir.Bugün medya, hayatın her alanında ve her saniyesinde içeriği ve söylemi farklı pek çok konuyu, farklı teknikler kullanarak, toplumun gözlerinin önüne seriyor.Biz televizyonu hepimize farklı bakış açıları sunan, aydınlatan, ufkumuzu genişleten, yönlendirici bir araç olarak biliriz. Oysa televizyon bazı programlarıyla; entelektüel, sorgulayan, nitelikli insan tipinin gelişmesine katlı sağlayacağı yerde, bireysel ve toplumsal sorunluların membaı olma yolunda görüyoruz.TV bununla da kalmıyor; dizileri, realite Showları, talk Showları, haber ve magazin programlarıyla bizi ekran bağımlısı haline getirirken; popüler kültürü, sahte dünyaları, marazlı tipleri öne çıkararak, tek düze, kişiliksiz tiplerin türemesine, kitleleri düşünmeden uzak, küresel kültürün bir ferdi haline dönüştürmeye çalışıyor.Şu sıralar ulusal çapta yayın yapan bazı TV kanallarında öyle programlar izliyoruz ki seyrederken; “burası benim ülkem, bu insanlar da benim insanlarım mı?” diye şüpheye düşüyoruz.Televizyonlar izleyici sayısını arttırabildikleri müddetçe yaşarlar. Bu nedenle de kitleleri ekrana bağlayabilmek içinde her yolu mubah sayıyorlar.Bunun da en güzel örneği gündüz kuşağındaki kadın merkezli “kayıp tecavüz “konularının işlendiği programlar.Bu programlarda; aile içi şiddet, kadına şiddet, boşanma, tecavüz, aldatma, nikâhsız yaşama, ikinci üçüncü evlilikler, gayri ahlaki ve hukuki ilişkiler, geleneksel kültüre aykırı çoğunlukla da kadınları merkeze koyan konular işlenirken…İhanete, aldatmaya, sadakatsizliğe meyilli, şahsiyet yoksunu, doyumsuz, mutsuz, ahlaksız, sabırsız, yeterince eğitim alamamış, hastalıklı tipler ekrana taşınıyor.Hayatta görmediği imkanları önünde bulan, davet edilen, sözler verilen, makyajla parlatılan, kuaförle süslenen, parıltılı ışıklar altında psikolojik danışman, hukuki destek verilen, isimleri marka olmuş program sunucularının da yönlendirmesiyle, meraklı halkımızın nezdinde bu programlar reyting rekorları kırıyorBu programlarda kurgusal bir sunum içinde gördüklerimiz; ihanet, aldatma, yalan, istismar, tatminsizlik, mutsuzluk, değersizleşme, gerçeklerin çarpıtılmasından başka bir şey değil maalesef.Bu programlarda mahremiyet, kişilik haklarına, toplumsal değerlere saygı görülmüyor. Konuşmalar “bib” lenerek, gerçekler örtülemez. İnsanların ağzına geleni birbirlerine kolayca saydığı, hakaret ve aşağılamanın, tehdit ve şantajın eksik olmadığı…Öfke nöbetlerinin, rol kesmelerinin, ajitasyonun, duygularla oynamanın sıradanlaştığı bu programlar, kültürel ve toplumsal yozlaşmanın önemli unsurlarından biri olarak karşımızda çıkıyor.Bu programlarda her yönüyle; sosyal, siyasal, ekonomik, bireysel ve toplumsal istismar söz konusu.Oysa “kayıp- tecavüz” programlarında saatlerce sorgulanan ve pek çok kişinin yer aldığı, ortalığa saçılan hikayeler, toplumun geneli içinde sayıya vurulamayacak kadar az hastalıklı tiplerin yaşamış olduğu gayri ahlaki hayatlardan başka bir şey değil.İşin garip tarafı programa dahil olan kadın, erkek, çocuk, aile ilişkilerinin çarpıklığı izleyicilerin zihninde bir takım menfi soruların doğmasına neden olurken, izleyicileri mensubu oldukları toplum hakkında kuşkuya düşürecek kadar etkili olduğunu görüyoruz.“Adam kadını aldatıyor…Kadın bir başkasından çocuk peydahlıyor.Adam evli, bir başka kadından çocuk sahibi oluyor…Kız evden kaçıyor, kızı biri kandırıyor, satıyor.Kadın adamı aldatmış, adam kadına eve dön diye yalvarıyor.”Bu programlarda anlatılanlardan her biri hasılat rekorları kıracak senaryolar çıkabilir.Bu programlar pek çok değerimizin kutsiyetini yitirmeye neden olurken kişilerin özel hayat alanlarının ortaya saçılmasına, mahremiyetinin kalkmasına, ahlaksızlığın sıradanlaşıp kanıksanır hale gelmesine, zihinlerdeki norm değerlerin yıpratılarak, farklı algılanmasına yol açmakta.Ama ne yazık ki bir film seyreder gibi seyrettiğimiz bu programlar bizi içten içe yavaş yavaş ele geçiriyor, ekranın kölesi yapmakla da kalmıyor, tüm ahlaki değerlerimizi çürütecek mikrobu bünyemize görsel yolla enjekte ediyor.Bu programlar eğitimden yeteri kadar nasibini alamamış, magazin kültüründen beslenmiş, ekrana çıkmaktan, kişiliğini teşhir etmekten haz duyan tipleri seçiyor ekrana taşıyorlar. İzleyicileri ise genellikle başkalarının özel hayatlarını merak eden ve eleştirmeyi hak gören, kendisini öne çıkarmayı seven kişilikler oluyor.Bu programlar kadınların boş zamanlarını değerlendirme değil, zamanı çiğneme, kişilikleri öldürme, toplumu içten içe çürütme, uyutma programlarıdır.Elbette ekrana yansıyan olaylar tasvip edilemez ve örnek gösterilemez. Bu hayatları ret ediyoruz. Ayrıca bu olayların TV ekranlarında ortaya saçılıp, topluma teşhir edilerek başkalarına örnek olmasına razı değiliz.Bazı kişiler maruz kaldıkları haksızlıklar karşısında haklarını hukuki yollardan aramak varken, bunu TV ekranlarına taşıyarak, toplumu bölmeleri, yaşadıkları ahlaksızlıkları duyguları istismar ederek hak aramaya çalışmaları kelimenin tam karşılığı; edepsizliktir, ahlaksızlıktır, sorumsuzluktur.Bu programlar masum değil !Her biri toplumsal mühendislik ürünü olan bu programlar, birilerinin yıkmaya çalışıp da çökertemediği aile kurumumuzu içten içe çürütmeye, aile kavramının içini boşaltıp önemsizleşmesine, toplumsal bağlarımızı çözmeye yönelik çok önemli katkı sağlıyor haberiniz olsun.