Alleben deresine en yakın semtlerden biri de Akyol Mahallesidir. 1980’li yıllara kadar Akyol’da birkaç evin hala keçi beslediğini görmüştüm.
Mahalleli orak bir çoban tutar, çoban evlerden keçileri toplar, Akyol İlkokulu, Halk kütüphanesi arasından Atatürk Bulvarını geçer, Kırkayak Parkının hemen yanından İncili Pınar’a, 7-8 Söğütlere doğru sürer, akşama kadar dere boyunca hayvanlarını otlatır, güneş batmadan evlerine teslim ederdi.
Keçilerin boyunlarına asılı irili ufaklı gongurdaklardan yükselen (çıngırak) seslerden, keçi sürünün geçmekte olduğunu anlardık.
Bir tarihte,her zaman olduğu gibi Ağyollular keçilerini çobana teslim ederler. Çoban keçileri önüne katar Alleben deresi kenarına götürür. Alleben’i geçip bağlık bahçelik bostanlık alana yaklaşınca, bekçiler hayvanların bu alana girmesine müsaade etmezler. Böyle olunca da keçiler sadece dere boyunca dar bir alanda otlamak zorunda kalırlar. Çoban akşama kadar hayvanlarıyla dere boyunca bir aşağı bir yukarı gider gelir ama yeterinde yayılamayan keçiler süt yapamaz, memelerini doldurmazlar.
Akşamüzeri çoban keçileri sahiplerine teslim ederken keçi sahipleri keçilerin yeterince otlamadığını fark ederler. “ La yorum sabahtan beri bu hayvanları dolandırdın durdun, karınlarını bile doyuramamışsın valla… Keçileri dok gönderdik aç getirdin ha” derler.
Bu söz mahallelinin kulağında yer eder. Ağyol’un keçileri gidip gelirken çevreden ; “bunlar Ağyol’un dok gidip aç dönen keçileri ” diye anılmaya başlanır.
Sözcük zaman içinde bir deyim haline gelir. Gaziantepli kıvrak zekâsını ve mizah anlayışını da katarak bu deyimi; gittiği yerde umduğunu bulamadığı, yeterince ilgi ve alakayı göremediği hallerde kullanmaya başlar.
“La yorum Ağyol’un keçisi gibi dok gittik, aç geldiiik ha !” derken bu sözcüklerle karşılaştığı durumu, içinde bulunduğu hali tarif ederken, öz eleştiri yapar , karşısındakini de hicvetmekten geri kalmaz.