Yöremiz, Antep fıstığının vatanı, kırmızı biberin bolca yetiştiği bir coğrafyadır.
Mevsimi gelip de Antep fıstığı dalında, kırmızı biber tarlalarda yeşilden kırmızıya doğru yavaş yavaş renk değiştirip meyveleri baş göstermeye başlarken; fıstık, biber bahçelerinde muhteşem bir tablo çıkar karşımıza.
Fıstığın her habbesi, kırmızı biberin o güzellikleri için pek çok yakıştırma, pek çok rivayet dolaşır dillerde.
Bunlar Antepli iki kız kardeşin hikayesidir…
Bu, Antep fıstığı ile kırmızı biberin efsanesidir.
Bir bahar günüdür. Ekim zamanı Antepli iki kız kardeş, iki ayrı bahçede toprağı belliyor, tohum ekiyor, çapa yapıyorlarmış. O sırada yaşlı, yoksul bir derviş, bahçede çalışan bu iki kız kardeşi görmüş yanlarına gitmiş.
Önce kızlardan büyüğünün yanına yaklaşmış;” kızım, günlerdir açım, karnımı doyuracak bir yiyecek verebilir misin?” Demiş…
Büyük kız dervişi eli boş göndermem adına, ekmek çıkınından bir kuru ekmekle, bir baş soğan çıkarıp dervişe uzatmış, adamı başından savmak istemiş.
Derviş kızın verdiklerini almış;
“Ektiğini biçesin kızım!”, deyip oradan uzaklaşmış.
Derviş daha sonra küçük kızın yanına varmış; “kızım günlerdir açım. Allah rızası için şu garibin karnını doyuracak yiyeceğin var mı? “Demiş…
Küçük kız dervişi görünce işi gücü bırakmış, güler bir yüzle;” Dede hoş geldin…Sefalar getirdin. Misafir kısmetiyle gelir. Bu sabah elimle helva yapmıştım. Buyur, gel otur, afiyetle ye!” demiş.
Bu davet şekli dervişin hoşuna gitmiş. Oturmuş, ikram edilen helvayı afiyetle yemiş kalkmış.
Giderken de: “Sağ ol kızım. Sen de ektiğini biç!” demiş, uzaklaşmış.
Bir müddet süre sonra, büyük kızın ektiği toprakta tohumlar yeşermiş. Bunlar büyüyüp kuru ekmek gibi kuruyunca, soğan gibi kızarmış, kırmızı birer biber olmuşlar.
Küçük kızın tohumlarından da boy boy fıstık ağaçları yeşermiş. Yetişen ağacın dallarında baş gösteren meyveleri yeşilden pembeye dönerken Antep fıstığı çıkmış ortaya.
Her iki kardeş aslında yaptıkları iyiliğin karşılığını almış, ektiklerini biçmişlerdir.
Yorumlar