İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin eski talebelerinden seyyid bir zat şöyle anlatmıştır:

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin kardeşi, Sürunç beldesindeydi. Ona bir mektup yazıp, huzuruna gelmesini istemişti. Mektubu götürmek için beni vazifelendirdi. Yola çıkarken selâmetle gitmem için duâ edip, Fâtiha sûresini okudu ve bana buyurdu ki: “Yolda Kureyş sûresini çok oku ki, tehlikelerden korunasın. Şayet yolda müşkül bir iş ile karşılaşırsan bizi hatırla!”

Gitmek üzere yola çıktım. Yanımda iki kişi daha vardı. Sürunç'a iki menzillik yol kalmıştı. Fakat önümüzde dehşetli bir çöl vardı. Bu çölde iken bir ara, yanımdakilerden ayrılıp biraz uzağa gittim. Abdest tazeledim ve iki rekat namaz kılmak üzere namaza duracaktım. Bu sırada karşıma birdenbire korkunç bir aslan çıkıverdi. Bana doğru yaklaşıyordu. Hemen hocam İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin; “Bir müşkül ile karşılaşırsan beni hatırla!” emri hatırıma geldi.

Kendi kendime; “Ey hocam! Allahü teâlânın izniyle imdadıma yetiş, beni bu yırtıcı aslanın pençesinden kurtar!” dedim. Daha ben sözümü bitirmeden İmâm-ı Rabbânî hazretleri gözüküverdi ve aslana, benden uzaklaşması için, eliyle işaret etti. Aslan kaçarak uzaklaşıp gitti. O anda da, İmâm-ı Rabbânî hazretleri birden gözden kayboldu.

Bu hadiseyi yanımdaki arkadaşlar da gördü. Daha sonra bana sordular. “Böyle bir anda, imdadına yetişen bu büyük zat kimdir?” Ben de onlara durumu anlatarak, “İmâm-ı Rabbânî hazretleridir.” dedim. Onlar da bu hadise üzerine, İmâm-ı Rabbânî hazretlerini çok sevenlerden oldular.