Evlilik milyonlarca yıl öncesine dayanmış ve günümüze gelene kadar her çağın her zamanın özelliğini bünyesinde taşıyarak günümüze gelmiştir. Evlilik her toplumda farklı olgular, kültürlerine has özellikler durumlar içerir. Toplumumuzda ise evlilik çok değerli ve kutsaldır hatta bazı durumlarda boşanma “yuva yıkma” olarak görülüp izin verilmemekle birlikte kimi zaman kötü sonuçlanmıştır. Fakat günümüz toplumumuzda bu durum biraz değişiklik göstermektedir. Şu an günümüze bakıldığında kadının iş hayatına atılımı, eğitim seviyesinin artması yoğun çalışma ortamları, ekonomi gibi birçok nedenler boşanmayı etkilemektedir. Birçok ülke başta olmak üzere bizim toplumumuzu da derinden etkilemekte ve sayısı günbegün giderek artmaktadır. Boşanma bazı durumlar için kaçınılmaz bir sondur fakat boşanma iki kişi arasında (baba- anne) arasında gerçekleşen bir olgu olmadığından bu sonuçtan en yara alan taraf şüphesiz çocuktur.
“Boşanan çiftlerin yaklaşık üçte ikisinin çocukları olduğundan boşanmanın bir sürecine, ebeveyn boşanması adı verilmektedir. Anne ve babanın boşanmaya karar vermelerinin öncesinde ve boşanma sürecinde çocuğu etkileyen en önemli konulardan birisi de anne ve babası arasında yaşanan çatışmalardır. Eşler özellikle boşanma kararı almadan hemen önceki süreçte oldukça fazla çatışma yaşamaktadırlar. Hatta bu süreçte ebeveynlerin çocuklarını birbirlerine karşı silah olarak kullanması ya da çocuklarını kendi aralarındaki çatışmadan uzak tutamamaları nedeniyle bu sürecin boşanmanın en trajik kısmı olabileceği belirtilmektedir.” (Öngıder, 2013) Çatışma çoğu zaman evde gerçekleştiği için çocuklar bu durumdan fazla etkilenmektedirler. Aileler çocuğun anlamadığını düşünseler de çocuklar doğası gereği çok meraklı canlılardır evde yaşanacak her durum çocuğun dikkatini çeker ve onu keşfetmek amacıyla öğrenmek ister. Hatta bu durumu oyuna bile çevirebilir. Anne babasında her değişikliği fark edip bu durumu farklı yorumlayabilir bu yorumu annesi ve babasından korktuğu ve çekindiği için saklayabilir. Belki de çok küçük bir çatışma çocuğun zihninde çok büyük bir problem olarak da algılanabilir hatta daha fazla tahribata yol açabilir. Boşanma iki kişiyi etkilemekle kalmaz o ailede bulunan her ferdi derinden etkiler özellikle de çocukları... Aileler bu durumu göz ardı etmemeli en yara alan tarafı dikkatlice dinlemeliler fakat kimi aileler bu durumu kendi aralarında çözüp halledebileceklerini düşünüyorlar. Çocuklar bu durumda birçok açıdan hasar alıyorlar. Özellikle çocukluk çağında. Çocukluk çağı bir bireyin gelişimi için en önemli dönemlerin başında gelir.
“Bireyin psikolojik gelişimi üzerinde çok önemli bir dönem olan çocukluk ve bu dönemdeki ebeveyn-çocuk ilişkileri, birçok kuram çerçevesinde gerek klinisyen gerekse araştırmacılar tarafından incelenmektedir. Her çocuk için özellikle yaşamının ilk yıllarında anne-babasıyla olan ilişkisi çok önemlidir. Anne-babanın boşanması ise, hiç kuşkusuz hem çocuklar hem de ebeveynler için oldukça zor ve stresli bir süreçtir. Çocuk açısından düşünülecek olursa, o güne kadar en fazla bağlı olduğu iki kişiye yani anne ve babasına, bundan sonra eşit olarak ulaşamayacak ve dünyası bir anlamda bölünecektir”. (Öngıder,2013) Bu onun bu konuda karşılaştığı ilk ve en büyük problemidir çünkü gözünü açtığı ilk andan itibaren gördüğü ve anne babasını hep bir olarak düşündükleri için bu durum onlar için kendi dünyalarında bir yıkımdır. Bu yıkım çocuğu sadece psikolojik açıdan etkilemez. Beslenme sorunları, boşaltım problemleri, agresif tutum, anksiyete, depresyon, uyku problemi, büyüme geriliği, okul başarısının (Akademik) düşüş gibi açılardan da etkilemektedir.
Annesi babası ayrı olan çocuklar kimi zaman bu durumdan kendisini sorumlu hisseder. Fazla yaramazlık yaptığım için onları dinlemediğim için benim yüzümden ayrıldılar gibi düşüncelere kapılırlar. Bu konuda kendilerini suçlarlar. Anne babasını bir araya getirmek için türlü türlü yollar denerler örneğin hasta numarası yapmak, sürekli ağlamak gibi. Bu durumu değiştiremediğini fark edince kabullendiğini sanıp hayata devam etmeye çalışırlar. Çünkü daha fazla annesi ve babasını üzmek istemezler. İçine atıp bu problemle yüzleşemeyen çocuk ileriki yaşamı boyunca sessiz sakin, içine kapanık bireyler olmaya başlarlar etrafındaki herkese fazla hoşgörü gösterip onları hayatından gitmemesi için her şeyi affedip kendi duygularını öfkelerini önemsemezler. Her durumu, duyguyu, olayı kendi yaşamı için yaşamaz kendisine saygı göstermez sevilmek için kısaca kendinden vazgeçer bu çocuklar. Özellikle yakın ilişkilerinde karşı tarafın yaptığı en küçük detayı bile sevgi zannetme, çok kısa bir sürede aşırı bağlanma ve kopamama gibi. Kimi zaman ise bu içine kapanıklık büyük bir hayal kırıklığına dönüşür hayatına girecek herkese şüpheyle yaklaşır nasıl olsa günün birinde beni bırakıp gidecek, bir gün beni sevmeyi bırakacak gibi düşünüp hayatlarına kimseye almak istemezler ve sosyalleşme problemi, içine kapanıklık, kendini ifade edememe, herkesten kendilerini soyutlama ve bu ağır yalnız durumu depresyona yol açabilir. Bazen ise çok büyük bir öfkeye dönüşüp hayatındaki bütün olumsuzlukları buna bağlayarak ve öfke kontrolü problemiyle karşılaşabilirler. Çoğu zaman kendisini bu dünyaya fazla görerek ve bir yere ait olamama hissini sürekli yaşamak zorunda kalırlar. Her yardımı kendisine acımak olarak algılayıp reddetmek isterler. Bu ve benzeri birçok problemi en aza indirmek için çocuğa bu durum en açıklayıcı şekilde anlatılmalı.
“Boşanma sonrası çiftler arasında artık ortak yaşama dair bir paylaşım kalmamıştır. Ancak ebeveynler yaşamdaki en önemli ortaklıkları olan çocukları konusunda uzlaşmalıdır. Boşanmanın çocukları üzerindeki olumsuz etkilerini göz önünde bulundurarak sağlıklı gelişimleri için çocuğun iyiliğini ön planda tutmalıdırlar.” (Erdim ve Ergün, 2016) Anne babanın en büyük görevi o çocuğun iyi olma halini sürdürmek ve korumaktır bunu göz önüne alarak en açıklayıcı şekilde bütün aile fertleriyle birlikte bu konuyu konuşup bunun üzerine çocuğunda katılımını sağlayarak sorunu çözüm odaklı çalışmaktır. Fakat her problemi aralarında geçen her sorunu çocuğa aktarmamalıdır. Anne ve baba kendi aralarında önce konuşup bunu en iyi şekilde nasıl anlatabileceklerini düşünmelidir. Sonrasında birçok kaynaktan yardım alarak gidilmeli örneğin ilk olarak bir psikologla görüşülüp yardım alınmalı, çocuk yalnız bırakılmamalı, onun gibi ailesi boşanan birçok çocuğun olduğu anlatılmalı ve ailesi ile sık sık vakit geçirmeli, akranlarıyla kaynaştırılıp sosyal hayatı mutlaka desteklenmelidir.
KAYNAKÇA:
ÖNGIDER, Nilgün. Boşanmanın çocuk üzerindeki etkileri. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2013, 5.2: 140-161.
TÜRKARSLAN, Nesrin. Boşanmanın çocuklar üzerine olumsuz etkileri ve bunlarla baş etme yolları. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 2007, 11.11: 99-108.
ERDIM, Leyla; ERGÜN, Ayşe. Boşanmanın ebeveyn ve çocuk üzerindeki etkileri. Sağlık Bilimleri ve Meslekleri Dergisi, 2016, 3.1: 78-84.