Yıllardır kamuda, özel şirketlerde ve STK’larda üst düzey yöneticilik yaptım.
Bilgi, birikim ve deneyimim göstermiştir ki, ister kamu, ister özel şirket, isterse parti ve STK’lar olsun kurumsallaşma sağlanmadan başarı sağlanamıyor.

Nedir Kurumsallaşma? Lidere ya da üst düzey yöneticiye bağımlı yönetimden sıyrılarak, sistem temelli bir yönetim anlayışına geçmektir. Başka bir ifadeyle, yönetimin bilimsel temellere oturtulmasıdır.

Hangi yapı olursa olsun; kurumsallaşma belirsizliği ortadan kaldırır, işte etkinlik ve verimliliği artırır, hem profesyonel yönetimi hem de yönetimin şeffaf olmasını sağlar.

Bir işletmenin, kurumun ya da partinin gelişmesi, uzun ömürlü olması için kurumsallaşması elzemdir. Kurumsallaşamayan yapıların ömrü kısa sürer. Çalışanlar, verimli ve etnik çalışma yerine dedikodu ve şahsi çıkar hesapları içerisinde olurlar. İşlerin yürütülmesi kapalı kapılar ardında ve gizlilik içerisinde yürütüldüğünden hesap verebilirlik ve şeffaflık ortadan kalkar.

Kurumsal yönetimin olabilmesi için bazı ilkelere uyulması gerekir. Bunlar; etkililik, tutarlılık, şeffaflık, adil olmak, hesap verebilirlik, yönetime katılma/yetki devri ve sorumluluktur. Bu ilkeler uygulanmadan bir kurumun hedeflerine ulaşması olanaksız görünmektedir.

Ortak hedef ve fikirlerin, temel ilkelerin belirlenmesi ve bunların üyeler tarafından kabul görmesi, yani içselleştirilmesiyle vizyon ve misyon da belirlenmiş olur.

Kurumsallaşmayan kurum ve partilerde büyük hedeflere kitlenmek yerine, çok basit ve gereksiz konular tartışılır. Kişilerin birbirleri ile uğraştığı, birbirlerini suçladığı, dedikodu-fitne çıkarıldığı ve kumpasların kurulduğu sistemin adı kurumsallaşma değildir.

Kurumsallaşma ile  bir kurumun mensupları, çalışan ve yöneticileri kendi varlığından, duygu ve düşüncelerinden vazgeçerek, kendi kurum sisteminin gereklerini yerine getirir. Örneğin; Kurumsallaşan bir partide, bir yere aday olan kişi, “aday olamadım” diye yöneticileri ağır bir şekilde suçlamaz, kendisine haksızlık yapıldığını düşünmez, kurumunun itibar ve onurunu yıpratmaz.

Zira sistem saat gibi çalışmış, iş ve işleyişin sürekliliği sağlanmıştır.

Kurumsal yapılarda işler tek bir kişinin aldığı kararla yürümez. Her kademenin ya da birimin görevleri önceden tanımlandığından, her işe ehil ve ehliyetli yöneticiler atandığından veya seçildiğinden kararlar istişare ile alınır ve uygulanır. Kurumsal yapılarda kuruma karşı aidiyet duygusu geliştiğinden her birey işini en iyi şekilde yürütmeye çalışır. Zira ödül ve ceza birlikte işler, başarılı olan ödüllendirilir. Emek, zayi olmaz! Dışardan gelen etkilenmeler en aza indirgenir.

 

 

Kurumsal şirketlerde veya kurumlarda yöneticilerin oğlu, kızı, karısı, gelini işin yapılış şekline ve alınacak kararlara müdahil olamaz. Eğer onlara bir görev tevdi edilmemişse, adları bile geçmez. Annesinden ya da babasından dolayı şirket çalışanlarına emir ve talimat veremez. Zira sistem ona göre kurulmuştur, saat gibi çalışır.

Başka bir ifadeyle, kurumda çalışan ya da yönetici olmayan kişi, kurumun en üst yöneticisi veya şirket sahibinin kızı ve oğlu bile olsa bu olgu değişmez. Kurumsal yapılarda çalışanlar, maaş karşılığı hizmet verirler. Ve görevinin dışına çıkıp, hiyerarşik yapıya aykırı bir şekilde yönetim kademelerine emir ve talimat veremezler.  Görevleri, üst yöneticinin emir ve talimatlarını ilgili kademelere iletmekle sınırlıdır.

Kurumsallaşmamış özel ya da kamu kurumlarında veya partilerde; özel kalem müdürü ve çalışanları, protokol müdürleri, şoförler, paralı danışmanlar, sekreterler, çaycılar vs. kraldan fazla kralcı olmakta, çeşitli kademelerdeki yöneticilerin ve taşra teşkilatının üstünde bir görev üstlenmektedir. Bu anlayış, kurumsal yapılarda kabul görmez. Bunlarla ilgili iddialar ve suçlamalar da kurumu ve kararlarını bağlamaz.

Kurumsal yapılarda, yukarıdan aşağı veya aşağıdan yukarı iletişim seri ve sağlıklıdır. Kurum içi sorunlar sosyal medyada ve TV programlarında dile getirilmez. Sorunlar ilgi kademece yerinde süratle yayılmadan çözüme kavuşturulur. Ayrıca sorunlar sıralı amirlerce çözülür, çözülemeyen sorunlar üst makamlara aktarılarak karar alınması sağlanır. Günlerce aylarca bir işlem üst kademe amirin masasında beklemez.

Kurumsal yapıların bir özelliği de sorunların iyi niyet ve diyalog yoluyla çözüme kavuşturulmasıdır. Kin, öfke, hakaret, intikam,  bağırma ve çağırma gibi eylem ve davranışlar… Hissi, keyfi ve kişisel kararlar kurumun başarısızlığı için yeterlidir. Hiçbir kurum ya da şirket; keyfi yönetilemez. Eğer bir yönetici; uzmanlık gerektiren bir alana, o işle alakası olmayan birini atarsa, yönetimde zafiyet kaçınılmaz olur.

Kuran’ın 58. Ayetinde “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir” denilmektedir. Emanetleri ehline vermek, işleri o işten anlayanlara vermek demektir. İşten anlamayan insan o işi yüzüne gözüne bulaştırır, fayda vereceğim derken zarar verir. Kurumsallaşmanın içeriğini özetleyen bundan güzel bir örnek olur mu?

Bir kurum, bir şirket ya da bir parti yöneticisinin hem işi ehline vermesi hem de adaletle hükmetmesi gerekir. Bu aldığı mesuliyet gereğidir.

Gerek hukukta, gerek yönetim biliminde gerekse inancımızda yöneticilerin yalan söylemesi, mahiyetindeki kişileri kandırması, sözünü yerine getirmemesi ve en önemlisi de işi ehline vermemesi doğru karşılanmaz.

Bir hadiste peygamberimizin;  “Allah'ın, yönetici yaptığı bir kimse, yönettiği insanları aldatarak ölürse, Allah Teâlâ ona cenneti haram kılar” dediği rivayet edilir.

O zaman çare belli: Kurumsallaşma…