Bilinçli bir şekilde bilgisizliğin, cahilliğin yüceltildiği, eğitimli olmanın cezalandırıldığı bir ülkede, bu tür olaylar sıradandır artık.
Ağır hasarlı binayı yıkarken, yıkılan binanın altında kalan kepçeden bahsediyorum.
Bunlar iş değil, cahillik kazalarıdır.
Hangi teknik kadro ve ekipman şartının arandığı belli olmayan ihalelerde, ne yazık ki bu, ilk kaza değil, son da olmayacak.
Sebep-sonuç ilişkisini akılla değil de inançlarımızla açıkladığımız sürece de hep devam edecek.
**

Bu fotoğraf, kepçe yıkım çalışmasına başladığında çekilmiş.
“Ne var ki ben de yıkarım. Yıkmak için de hesap kitap mı gerekirmiş” mantığıyla girişilen bir iş daha felaketle sonuçlanmış. Ama ne fayda?
Aymazlık yine devam edecek.
Kader, kısmet, Allah’ın takdiri…
Daha bir ay önce yine böyle bir kaza yaşanmıştı.
Toplum olarak her şeyi kullanmasını biliyoruz da iş akla gelince duruyoruz nedense…

**
Neden cahillik diyorum?
O binanın yapılmasında olduğu gibi, yıkılmasında da mühendislik hesaplamaları gerektiğini önemsemeyen bir toplum…
Google aramalarından ibaret bilgisi ile öğretmeni, mühendisi, doktoru eleştirmeyi bırakın, yargılayan, hatta cezasını kesmeyi özgürlük sayan bir toplum…
Parasını bastıranın müteahhitlik belgesi alabildiği bir toplum.
Tabii ki akıl yerine cehaletten beslenmeyi, hatasını da Allah’a havale etmeyi tercih edecektir.
Bu tür kazalar işin fıtradır(!) zaten…

**
Parayı tek değer olarak yaşamına koyan, uyanıklıkla zekayı birbirine karıştıran tipler aramızda dolaşıyor.
Bizzat, akla ve bilgiye savaş açmış gibiler…
Onlarla bazan bir öğretmeni döven bir veli olarak,
Bazan doktoru darp eden hasta yakını olarak karşılaşıyoruz.
Bazan “bir kolon kesmekten ne olacak?” diyen bir müteahhit oluyorlar. Bazan da yıkım işine bodoslama giren taşeron…
**
"Cahilliğin eyleme geçişinden daha korkunç bir şey yoktur." diyor Goethe…
Son yıllarda toplum olarak bunu iliklerimize kadar hissediyoruz.