Türkiye’nin sorunları bitmiyor… Ekonomik çıkmaz, kültürsüz ve sanatsız gelişmiş bir toplum, eğitimin sığlığı, çeşitli sosyal baskılar, aile derken boğuştuğumuz sorunlardan en utanç vericisi ise çocuk evlilikler….

Evlenme, bir medeni hukuk sözleşmesi olup evlenecek kişilerin evlenmeye ehil olmaları yani evlenme ehliyetine sahip olmaları gerekmektedir. Evlenme ehliyetinden kasıt ise kişinin ayırt etme gücüne sahip olması ve kanunda belirtilen evlenme yaşına gelmiş olmasıdır. Peki, gerçekleştirilen bu evlilikler tanımına uygun olarak mı tamamlanıyor, Türkiye İstatistik Kurumu’na bir göz atalım…

Türkiye’de 2022 yılında toplamda 574 bin 358 evlilik akdi tamamlanmış. Bu evlilikler ise yaş ve cinsiyet oranlarına göre irdelenmiş ve listeler halinde de kaydedilmiş. 2019 yılında çocuk yaşta evlenen kız sayısının en çok olduğu il bin 245 ile Gaziantep olmuştu. Gaziantep’in utanç tablosu 2022 verilerinin açıklanmasıyla yeniden açığa çıktı. Cinsiyete ve yaş gruplarına göre ayrıştırılan listede, 16-17 yaş grubu erkek çocuklarında 39, 18-19 yaş gurubunda ise 256 evlilik gerçekleştirmişiz. Çocukları okullarından, sokaklarından, arkadaşlarından ayırıp kızlarımıza damat vermişiz. 16-17 yaş gurubundaki 41, 18-19 yaş gurubunda ise 145 kızımızı hayallerinden, kariyerlerinden alıkoyarak gelin vermişiz.

Alı koymuşuz diyorum çünkü evlenmenin medeni tanımında evlenecek kişilerin ehil olmasından bahsediyoruz. Kendi kararlarını kendileri veremeyecek yaşta olan çocuklarımızın hayatlarına travmalar yükleyerek, onları mahvedişimizden söz ediyorum. 16-19 yaş aralığındaki bir çocuk ne kadar ayırt edebilme gücüne sahip olabilir ki!

Maalesef kanunlarımızda evlenebilmek için en düşük yaş sınırının 17’yi doldurması gibi bir akıl tutulması, 17 yaşını doldurmayanlar içinde ebeveyn imzası gibi sansasyonlar mevcut. Bu bizim ayıbımız! Bu bizim medeni kaybımız, evlatlarımızın, gençlerimizin hayatlarının çöküşü…

Ergin bir kişinin bile günümüz ekonomisinde göze alamayacağı kadar büyük gelen bir sorumluluğu, çocuklarımızın sırtlarına yükleyenler bizleriz. Okullarından, arkadaşlarından, kariyerlerinden, hayallerinden ve hayatlarından çalanlar bizleriz. Gaziantep’in en utanç verici tablosu bana göre, 39 erkek çocuğun damat, 41 kız çocuğunun ise gelin olmasıdır. Koskoca hayatlar bizlere sadece rakam olarak gelmemeli. Düşünmeliyiz, hem de saatlerce, günlerce… Ayıbımızın üstünü örtmek yerine çözüm üretmeliyiz. Kendi rızası ile evlenen erken yaştaki çocuklarımızı bilinçlendirmeli ve tavsiyede bulunmalıyken onların başlarına vasi olmamalıyız. Kendi ahlaksızlığımıza, akılsızlığımıza çözüm bulmalı, zihinlerimizi iyileştirmeliyiz.

Ancak biz, evlatlarımızla başa çıkamadığımız ya da kime neye göre bilemiyorum yaşı geldiği zaman çocuklarımızı evlendirmeye yönelen bir diğer deyişle baş ağrısından kurtulacak kısa yollu çözüm olarak, başlarını bağlarız. Parmaklarına birer yüzük takıp, yuvalarını da kurduysak en güzel anne babalar bizleriz. Ee tabi canım haliyle sorunlar olur, evlilikte keramet vardır, çözülür. Oğlan evlenirse düzelir, kız evlenirse kadınlığı öğrenir (!)

Mesela bizim toplumumuzda birini seviyorsak bir an önce evlenmeliyiz, komşularımız laf etmesinler hele bir de birini sevip, birkaç kere gezdiysek vay halimize. Nişandan dönersen, kıza ayıp! Boşandıysan erkeği bir evlilik geçirmemiş gibi yeniden evlendiririz, kızı yeniden gelin etmek zor, adına dul derler sonra, olmaz… Evlendiysen, bunca zamanını geçirdiğin, büyüdüğün evin, ana- baba evi olur. Kendi annene, babana ne sıklıkla gittiğin, ne kadar sıklıkla gitmen gerektiği bile söylenir. Bir prangadan başka bir boyunduruğa sürüklenir, hayatını çürütürsün. Konuşamazsın çünkü karşındaki kocan, kayınvaliden, kayınpederin, annen, babandır. Karşılık verilmez, bağırsalar susacaksın, gel derlerse gideceksin, yap derlerse yapacaksın. Susmazsan, gitmezsen, yapmazsan vay haline…. Korkunç bir girdap arasında bir ömrü heba etmenin adıdır bizim kültürümüzde evlenmek! Başlı başına bir utanç kültürü, bir eziyet, vehamettir. Çocuklarımıza layık gördüğümüz, onları yaşamaya mecbur bıraktığımız alanlar ne kadar dar, nefessiz. Evlenecek kadar ehiliz, vasilerimiz bile var. Ancak evliliğimizi sürdürebilecek kadar akıllı değiliz işte, o yüzden hep karışır bize büyükler. Şunu alsan daha iyi olur, oraya gitmesen senin için daha iyi, şunu yap, şunu yapma… Bunlar hep bizim için verilen özverili tavsiyeler de bizler anlamıyoruz. İmza atarken ehiliz işte, attığımız imzayı yaşarken değil. Çocuklarına aydın birer gelecek sunan ebeveynler olmak yerine, onları evlilikle ıslah eden anne, babalar olmak bizlere yakışmıyor! Bu tablo Gaziantep’e yakışmıyor!