Yazıma, önce tanıdığım en eski Yahudilerden başlayacağım:

Eski Antep’i tanıyorsanız Yahudiler hakkında çok şey duyuyor ve şahit oluyorsunuz. Tanıdığım ilk Yahudi, babam Mükremin Bey’in Gaziantep Şirahan’ındaki banka da çok değer verdiği çalışma arkadaşı Victoria idi. Sonrasında babam onların 1970’lerde İsrail’e gittiğini anlatırdı.  Bu zorunlu Göç’ün nedenlerine bu yazımda girmeyeceğim.

2017 yılında kendi kitabımı çıkarırken Gaziantep’in ileri gelen ailelerinden iyi bir tüccar şahsiyet olan Kamuran Samlı’nın söyleşisine de yer vermiştim. Bugünkü köşe yazım vesilesiyle 6 Şubat 2023 Maraş depremlerinde kaybettiğimiz Kamuran Bey’i de rahmetle anıyorum.  Kamuran Bey kitabıma verdiği söyleşisinde şunları anlatmıştı:

“Yahudiler çok iyi manifaturacılardı. Hepsi arkadaşımızdı. Hatta gün boyu tahsilattan sonra kalan paralarını, dükkanları gezerek paraya ihtiyacınız var mı diye sorup ihtiyaca olana borç verirlerdi. Kamuran Bey, Yahudilerin para konusunda güvenilir insan olduklarını dile getirmişti.”

Yıllar sonra Edebiyatta yüksek lisans yapmaya karar verdim. İlk defa, Vadedilmiş Toprak inancı ve Babil Sürgününü Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Ahmet Özpay ’dan gerçekten çok açıklayıcı, detaylı ve özümseyerek dinlemiştim. Hemen bu konuyu araştırmaya başladım:

Bana göre bugün İsrail ve Filistin meselesinin özünde yer alan bu iki toplumun bilinçaltında yatan yıllardır anlaşmazlıklarının iki önemli nedeni var:

1.Vadedilmiş topraklar

 2.Babil sürgünü.

Bu iki önemli konuya değinmeden Yahudilerin veya Yahudi milletinin, tarihî İsrail ve Yehuda'nın İsrailoğulları ve İbranilerinden köken alan bir etno-dinî grup ve millet olduğunu söylemekte fayda var. Gelelim, Vadedilmiş Toprak konusuna;

-Vadedilmiş Topraklar, Tanrı YHVH tarafından İbrahim'e ve soydaşlarına vadedilmiş bölge olduğuna inanılır. Tam sınırları belli olmamakla beraber, günümüzde İsrail ve Filistin Devleti topraklarını oluşturan bölgenin Vadedilmiş Topraklar olduğu inancı yaygındır. Tevrat'ın Tekvin kitabının Bab’ında ise şöyle yazmaktadır:

O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim.

Bu tanıma göre Fırat Nehrinden Nil Nehrine kadar olan bölge İsrailoğullarına vadedilmiştir. Ancak sınırları tam olarak belirtilmemiş olması nedeniyle bu tanım da oldukça tartışmalıdır.

-Diğer önemli konu Babil Sürgünü ise Yahudi tarihinde, Babil Sürgünü ve sürgün dönüşü “yeniden yapılanma” döneminin yeri büyüktür. Babil Sürgünü veya Babil Esareti, MÖ altıncı yüzyılda Antik Yehuda Krallığı'nın Neo-Babil İmparatorluğu tarafından yenilgiye uğratılmasının ardından Yahudilerin esir düşüp topluca Babil'e sürüldüğü bir esaret dönemidir. Peki Babil Neresi? Fırat ve Dicle nehirleri arasında bulunan güneydoğu Mezopotamya topraklarını kaplayan ve en kaba hatlarıyla Bağdat’tan başlayarak İran körfezine kadar uzanan ve yaklaşık olarak bugünkü Irak’a denk düşen eski bir uygarlığın adı, en eski antik kenttir.

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Kurt’a ait bir doktora tezinde şöyle der: “Yahudilerin Babil’e sürülmesi, onların Babil’den dönüşlerini ve millet olarak yeniden toparlanmalarını ifade etmektedir. Kudüs’ün ve mabedin yıkılıp, Yahudalıların sürgüne gönderilmesiyle büyük bir travma geçiren Yahudiler, sürgünden dönecekleri gün için ağıtlar yakmışlardır. Yahudilerden bazıları, kısa süre içerisinde Babil’in sayılı zenginleri arasına girmeyi başarmıştır. Yahudiler, Babil’de ekonomik iyileşmeye paralel olarak, zihinsel bir dönüşüm de yaşamışlardır. Kudüs mabedine alternatif olarak ilk kez sinagoglar kurulmuş, dinin vaz geçilmezi kabul edilen kurbanın alternatifi olarak dualar ihdas edilmiştir. Sürgüne gitmeyip, geride kalanlardan bir kısmı başka din ve kültürler içerinde asimile olurken, sürgündekiler millî kimliklerini korumayı başarmışlardır. Sürgün sonrasında Babil’in önemi, Yahudi tarihinin sonraki dönemi için Filistin’in önemi gibi olmuştur. Yahudiliğin ortaya çıkışı ve inkişafı ve Yahudi literatürün gelişimi Babil’de olmuştur. Babil imparatorluğunun Persler tarafından yıkılmasıyla birlikte, Yahudiler yıllarca hayalini kurdukları esaretten kurtuluş vizesini, Babil’in yeni yöneticilerinden almışlardır. Fakat küçük bir azınlık hariç, Yahudilerin çoğunluğu Babil’de kalmayı tercih etmiştir. Çünkü Babil’le kıyaslandığında Yahuda’da (Yahuda: Suriye'nin güneybatısındaki Ölü Deniz’in (Lut Gölü) batısında kalan bölge. Filistin'in doğusunda kalır.) hayatın daha zor ve tehlikeli olduğu açıktır. Bu yüzden Yahudiler, Babil’deki kazanımlarını bırakıp Yahuda’ya dönmek istememişlerdir. Yahudilerin kendi topraklarına dönüşleri ve orada yapacakları imar ve inşa çalışmaları bizzat Pers kralları tarafından desteklenmiştir. Ayrıca kendi içlerinden birilerini oraya yönetici olarak görevlendirmişlerdir.”

 Tarihçiler, Filistin'deki ayaklanmalar nedeniyle birkaç defa sürgün yaşandığı, tüm Yahudilerin yurtlarını terk etmek zorunda bırakılmadığı, bir kısım Yahudi'nin sürgün bittikten sonra Babil'de kalmayı tercih ettikleri ve böylece ilk Yahudi diasporasını oluşturdukları konusunda hemfikirdir