Radarla hız kontrolü yapılırken, uyarı levhası konulması şartı var.

Gerekçesi; devletin vatandaşına tuzak kuramayacağı düşüncesi…

Böylece, radar uygulaması olduğunu, tabelalar sayesinde önceden anlamış oluyoruz.

Devlet vatandaşına tuzak kuramaz…

Peki devlet, vatandaşını kandırabilir mi?

**

Şehirlerarası yola çıktığınızda, 10-15 kilometrede bir, ileride polis arabası ve reflektörünün yanıp söndüğünü görürsünüz.

Sanırsınız ki yol boyunca polis arabaları dizilmiş.

Ama yanına yaklaşır, bakarsınız ki

Devlet sizi kandırmış…

Bir metal tabela ve üzerine yerleştirilen reflektör ile orada varmış gibi yapmış…

**

Kandırmaya biz mi mecbur ediyoruz, diye sormak gerekiyor tabii.

Kurallara uymamız için, orada birilerinin olması ya da varmış gibi yapması mı gerekiyor?

Uyarı tabelasını gördüğümüzde frene basıp, radar aracını geçtikten sonra gaza yüklenmiyor muyuz?

Biz de devleti, kurallara uyuyormuş, yavaş gidiyormuş gibi kandırmıyor muyuz?

Karşılıklı kandırma halindeyiz yani…

**

Aslında bakarsanız, mış gibi yapmakla geçiyor ömrümüz…

Siyasetçi, koltuğu vatana hizmet etmek için istiyormuş gibi konuşuyor. Ama kendine çalışmaktan vatana sıra gelmiyor.

Devlet, depremzedenin yaralarını sarıyormuş gibi görünüyor. Bakıyorsunuz, ek vergilerle aslında bedeli siz ödüyorsunuz.

Sağlıkta, eğitimde şiddeti önlemek için çalışırmış gibi yapan siyasetçiler, nedense caydırıcı cezaları hiç gündemine almıyor.

Ekonomideki sıkıntı nedeniyle vatandaşa “porsiyonları küçültün” diye öneride bulunan yöneticiler, son model makam araçlarında tasarruf yaparmış gibi davranırken, son derece rahatlar.

**

Vatandaş farklı mı?

Demokrasi taraftarıymış gibi görünürken, kuralların kendisi için esnetilmesinde bir sakınca görmüyor. Ülkede her iş dayıyla, torpille dönüyor. Herkes de bunu kanıksamış durumda.

Ülkesini, milletini düşünürmüş gibi yaparken, “bana dokunmayan yılan, bin yıl yaşasın”düşüncesini, yaşam düsturu ediniyor insanlar.

Ülkedeki gelişmelerden, sorunlardan rahatsızmış gibi görünse de kılını kıpırdatmıyor. Yine birilerinin kendisi için mücadele etmesini, kurtarmasını bekliyor.

**

Dünyadaki en özel insan, bizmişiz gibi sürdürüyoruz yaşamımızı…

Sadece kendi evimizin ihtiyaçlarını görmekle, kendi çocuklarımızın karnını doyurmakla görevimizi yerine getirdiğimizi sanıyoruz.

Ülke için tek görevimizin 5 yılda bir oy vermek olduğuna inandırıyoruz kendimizi…

İşimize geleni söyleyen aydınlara, nabzımıza göre şerbet veren siyasilere rağbet ediyoruz.

Doğrucuymuş gibi görünüp, doğru söyleyeni dokuz köyden kovan bizleriz…

Ülkeyi yönetirmiş gibi görünenlerle, iktidar için çalışırmış gibi yapanlar, yıllardır bir orta oyunu sergilerken, mışıl mışıl uyumaya devam edenler de bizleriz.

**

Anlayacağınız; kandırmaca sadece yollarda değil. Bilakis göbeğinde yaşıyoruz.

Soru şu ki;

Biz ne kadar rahatsızız, bu kandırmacadan?