Çevremiz: Dağlar, ovalar poşet, pet şişe doldu. Şimdi de cam şişe. Hele şu sigara içenler yok mu, her taraf kül tablası oldu. İç at yere, iç at yere. Böyle vurdumduymazlık olur mu?
Adamın birisi Almanya’ya hemşehrisinin yanına gitmiş, hemşehrisi bak hemşerim burada ne yaparsan yap ama, sigara izmaritini yere atma demiş. Atarsan cezayı yersin, hem de Avro olarak, en aşağı 10-15 Avro hadi öde bakalım. Bizde de böyle olmalı. Adam gözümüzün önünde izmariti atıyor. Hem de söndürmeden iki kanun çıktı anlayan yok. Sigara kanununa göre okul bahçeleri, cami avluları ve hastane bahçeleri de yasak. Başhekime gidiyorum, şikayette buluyorum bakarız diyorlar. Hele Gaziantep Üniversitesi’nin önü acil kısmı. Sanki sigara bahçesi olmuş. Güvenlik, hasta bakıcı ellerinde sigara tüttürüyor, hangi birini ikaz edeceksin. Dolmuş (otobüs) durağında içenleri uyardığımızda ne yasağı diye bir de dalga geçiyorlar. Yasağı kim dinliyor, halbuki durakta içilmez yazısı var. Gelelim otobüs (dolmuş) şoförlerine ve halkımıza. Kadın çocuğunun bezini, kağıt mendilini otobüsten dışarı atıyor. Kadını uyardığında kocası beni ikaz ediyor. Sana ne! Sana ne! İstanbul, İzmir böyle değil. Hele bir kişi İstanbul ve İzmir’de yapsın, on kişi birden ayağa kalkar. Orada bunun gibi olaylara bilhassa İstanbul’da çok şahit oldum. Bizim Gaziantep’te maalesef uyarma ve uyaranı tutma diye bir destekleme yok. Hal böyle olunca bütün pislikler, kirlilikler belediyelerin işçisine düşünüyor. Onların ellerine sağlık görevlerini çok iyi yapıyorlar. Bir Çok temizlik görevlisi temizlik yaparken canla başla çalışıyorlar. Belediyelerimizi bu hususta kutlamak gerekir. Halbuki halk bunları yapmalı. O işçileri dağlara götür ağaç diksin, yapılacak iş mi yok? Dağlar kel duruyor.
Trafik: otobüslerde telefon konuşmaları. Şoförün birisi otur oturduğu yerin arkasına “Arkamda oturan kişiler telefonda konuşmasın” diye yazı yazmış. Adam (şoför) ne kadar usanmış ki böyle yazı yazmış. Olmadık işler, olaylar konuşuluyor, o da uzun uzun. Maalesef telefon konuşmasında da sınıfta kaldık. Düşünüyorum da biz gittikçe cahilleşiyor muyuz? Bunları yapanların çoğu da Suriyeli. Büyüklere yer vermede Suriyelilerin kılı kıpırdamıyor, yine bağırarak konuşma, yere kağıt atmayı ben hep Suriyelilerde gördüm. Onları ikaz ettiğim halde bir kez halkımız bana tuttu, çoğu kez beni tutmadılar. Halbuki başka yerler Gaziantep halkı gibi değil. Lütfen bu Suriyelileri kendi kültürümüze uyduralım, temizliği, gürültüyü, telefonla konuşmayı bunlara öğretelim.
Kılık Kıyafet: Serbest diye her şeyi başı boş bırakmayalım. Suriyeli kadın peçe takmış yalnız gözleri görünüyor, erkek uzun fistan giymiş çarşıda dolaşıyor. Ta Atatürk zamanında peçe çarşaf kalkmıştı. İnsanın biraz düzgün giymesi gerekir. Bizim öğretmenlerimiz sakallı kravatsız okula geliyor. Lütfen bunlara dikkat edelim. Çocuk öğretmenini böyle görürse büyüdüğünde kendisi de öyle giyinir. Çoğu öğretmene sorduğumda “biz öğrencinin içine bakarız dışına değil” diyor. Hem de bunu müdürün ağzından duyuyorum. Toparlayacak olursak, kendinize sormalıyız. Böyle olursa biz nereye gidiyoruz. En az 50 yıl ileriye mi yoksa 50 yıl geriye mi?