Geçtiğimiz iki hafta boyunca Gaziantep iş dünyasının gündemi başta Şireci Tekstil olmak üzere birçok OSB bölgesinde başlatılan grevlerdi. Zam beklentilerinin karşılanmaması ve sosyal hakların sağlanmasında da zafiyet gösterilmesi üzerine BİRTEK-SEN’in organizasyonuyla büyük çaplı bir grev başlatıldı. İşveren; başta geri adım atmadı ve adeta reste rest çekercesine bütün işçileri işten çıkardı. Devamında milletvekilleri, belediye başkanları gibi üst düzey bürokrasiden birçok kişinin devreye girmesi ile uzlaşma sağlansa da bu grev Türkiye iş dünyası açısından bir kıvılcım niteliğini taşıyor. Zira grevin sonunda işçiler istediğini aldı ve asgari ücretin 11.500 Tl olduğu ortamda 15 bin TL maaş ve 300 TL prim hakkını, bunun yanı sıra birçok sosyal hakları da mücadelenin sonunda almış oldular. Bu grev; benzer kötü şartlarda çalışmak durumunda olan birçok ildeki sanayi işçilerine ilham olacak ve adeta bir kıvılcım gibi başka bölgelere sıçrayacak nitelikte.

                Bu grev bize; birlik ve beraberlikle çözülemeyecek hiçbir sorunun olmadığını da gösterdi. Birçok sanayi bölgesindeki işçilere cesaret ve ilham verecek olan bu grev usulüne uygun olarak alınmış bir grev kararına dayanıyor muydu? Her grev haklı grev olarak kabul edilmiyor. Grevin haklı ve kanuna uygun kabul edilebilmesi için bazı usullere uygun olarak grev kararı alınması gerekiyor. Grev kararı alınabilmesi için öncelikle bir toplu iş sözleşmesi görüşmesi olması gerekiyor. Toplu iş sözleşmesi yapma hakkı da yalnızca iş yerindeki işçilerin %40’ını bünyesinde üye olarak barındıran sendikaya ait. Eğer birden fazla sendika bu şartı sağlıyorsa, yalnızca en yüksek üyeye sahip sendikanın toplu iş sözleşmesi yapma hakkı bulunuyor.

                Kanun; “Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçilerin iktisadi ve sosyal durumlarıyla çalışma şartlarını korumak veya düzeltmek amacıyla bu Kanun hükümlerine uygun olarak yapılan greve kanuni grev denilir.” Diyor. Yani grev ancak toplu iş sözleşmesinin hazırlanması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde, işçilerin iktisadi ve sosyal durumları ile çalışma şartlarını korumak ve düzeltmek amacıyla yapıldığı takdirde kanuna uygun sayılacaktır. Anayasa’nın 54.maddesiyle de aynı şartlarda grev hakkı tanınmıştır. Ancak kanuna uygun olması için bu şartlar yeterli sayılmıyor. Ayrıca 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nda gösterilen usullere uygun olarak yapılması gerekiyor.

                Toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sırasında anlaşmazlık çıkması halinde uyuşmazlığa dair bir tutanak düzenlenmesi gerekiyor. Ardından 6 iş günü içerisinde durumun yetkili makama yani İş Mahkemesine bildirilmesi gerekiyor. Eğer bildirim yapılmazsa sendikanın toplu iş sözleşmesi yapma hakkı ortadan kalkacaktır. Mahkeme tarafından anlaşmazlığın çözümü için bir arabulucu atanacaktır. Arabuluculuk görüşmesiyle de anlaşmazlık çözülmezse, sendikanın 60 gün içinde grev kararı alma hakkı doğacaktır. Grev kararı alındıktan sonra işverene bildirilerek bildirimden en az 6 gün sonra grev kararı uygulanabilecektir. 60 gün içinde grev kararı alınmazsa veya uygulanmazsa sendikanın toplu iş sözleşmesi yapma hakkı düşecektir.

                Ayrıca gev yasağı kapsamına giren kanunla düzenlenmiş bir sürü halin de söz konusu olup olmadığına dikkat edilmelidir. Esasen kanun koyucu; grev yapılmasını zorlaştırmak için her türlü engeli ve usuli kuralı sendikaların önüne çıkarmaya çaba göstermiştir.

                Şifahen öğrendiğim bilgilere göre Şireci grevinde bu usullere uygun şekilde bir grev kararı alınmaksızın greve başlanmış. Zira grev karar, toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sırasında anlaşmazlık çıkmasıyla alınmamış, dahası; grevi organize eden sendikanın toplu iş sözleşmesi yapma hakkı olmadığına dair de teyide muhtaç duyumlar aldım. Bu şartlarda uygulanan grev; kanun dışı grev sayılıyor. Ancak yine şifahen öğrendiğim bilgiye göre Şireci Tekstil’de işçilerin toplu hareket etmesinin önüne geçmek için sendika üyesi olmalarının engellenmesi, sendika üyesi olan işçilere zorluk çıkartılması gibi hukuka aykırı durumlar da söz konusu. İşveren hiçbir surette işçilerin sendikaya üye olmasını engelleyemez, sendikaya üye olan işçilerle olmayan işçiler arasında ayrım yapamaz. Bu yasaklara aykırı davranılması halinde ciddi boyutta tazminatlar öngörülmüştür.

                Kanun dışı grev; greve katılan işçiler için büyük riskler taşıyor. Zira kanun, işverene kanun dışı greve katılan işçileri işten çıkarma hakkı tanıyor. Bunun yanı sıra işverenin uğradığı zararı kanun dışı greve katılan işçilerden tazmin etme hakkı da doğuyor. Şireci Tekstil’de grev sonucunda uzlaşma sonrasına işçilere “Greve katıldım pişmanım, çıkışımın iptal edilmesini istiyorum.” Şeklinde kağıt imzalanmasının şart tutulduğuna dair duyumlar aldım. İşçilerin böyle bir kağıdı imzalayarak işe başlaması halinde, grevin kanun dışı olması ihtimalinde işverenin grev süresinde uğradığı zararlarını işçilerden tazmin etme hakkı doğacaktır.

                Ancak her ne olursa olsun; kanunlar grev yapılmasının önüne geçmek için bunca engeli ve uyulması zor usuli kuralı işçilerin önüne çıkarmasına rağmen, bürokrasinin sözü geçen insanları işveren lehine olaya dahil olmasına ve grevin sonlanması için çaba göstermesine rağmen, işçilerin kararlılıkla ve birlikte hareket ederek istediklerini alması alkışı hak ediyor. Bu grev ve grevin anlaşma ile sonuçlanması; diğer bölgelerdeki işçi sendikalarına ve işçilerine ilham olacaktır. Ancak kanuna uygun bir grev kararı alınmaksızın greve kalkışılması halinde haklı iken haksız duruma düşülmesi kuvvetle muhtemeldir.