Değerli Okuyucularım; Pir Sultan Abdal’ın çok sevdiğim şiiri ile sohbete başlamak istiyorum:
Yürü bre yalan dünya
Yalan dünya değil misin
Hasan ile Hüseyin'i
Alan dünya değil misin
Ali bindi Düldül ata
Bak şu kaşa, bak şu göze
Ciğer kebap oldu köze
Muhammed'i bir top beze
Saran dünya değil misin
Peki Kimdir Pir Sultan Abdal, birlikte hatırlayalım mı?
Pîr Sultan Abdal (Banazlı aşık Pîr Sultan), 16. yüzyılda Anadolu'da yaşadığı varsayılan Alevi-Türk/Türkmen âşık, sözlü Türkçe ve âşık halk edebiyatının, Alevi inancının en önemli temsilcilerinden Yedi Ulu Ozan'dan birisidir. Alevi Bektaşi Edebiyatının sembol olmuş bir ismidir. Pir Sultan için tasavvufi edebiyat çevresi Alevi tasavvuf tekke şiirlerinde bayrak olarak kabul etmektedir.
Pir Sultan'ın 16. yüzyıl başında Sivas'ın Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz köyünde doğduğu varsayılmaktadır. Pir Sultan'ın soyunun ise, kendisine atfedilen "Benim aslım Horasan'dan Hoy'dandır," deyişine dayandırılarak İran'ın Batı Azerbaycan eyaletindeki Hoy kenti bölgesinden geldiği düşünülmektedir.
Geçmişte, Osmanlı Yönetiminin Sivas civarına gönderdiği Paşa ve Valiler ile Sivas yöre halkının problemleri olduğunu görüyoruz. O dönemde burada yaşayan halk, Alevi Türkmen halkıdır. İster istemez kendilerini siyasi olayların içinde bulurlar. Çünkü Osmanlı sünni bir politika izler. İran coğrafyasında ise Anadolu’nun Doğusunu da etkileyen bir Safevi harekâtı vardır. Şah İsmail ve Şah Tahmaz dönemlerinde Bektaşi Aleviliğine mensup Doğu Anadolu halkı ile İran Coğrafyası arasında samimi bir inanç bağı taşıdığı görülmektedir.
İran Şahının tahriki ile Osmanlı Devleti aleyhine olan isyana katıldığı ve İran lehine casusluk yaptığı gerekçesi ile Hızır Paşa tarafından Pir Sultan Abdal Sivas'ta asılır.. Tabii ölümü ile ilgili efsaneleşmiş pek çok şey anlatılır. Örneğin asıldığında sadece hırkası olduğu canlı bedeninin ise kaybolduğu gibi.Pir Sultan Abdal’ın şiirlerini; aşık şiiri ile tasavvuf tekke şiiri arasında yer alan bir temada görürüz..
Bildiğiniz üzere; Alevîlik inancı, Anadolu’nun Müslümanlaşması sürecinde önemli izler bırakan, Hoca Ahmed Yesevî, Ebu'l Vefâ, Kutb’ûd-Dîn Haydar, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran, Taptuk Emre, Yunus Emre ve Abdal Musa gibi önemli dini şahsiyetlerin fikirleriyle yapılandırılmıştır.
Ayrıca Alevîlik, Hallâc-ı Mansûr, Seyyid Nesîmî, İsmâ‘il Safevî (Hatai) ve Pir Sultan Abdal ile Hubyar Sultan’a da ayrı bir ehemmiyet vermektedir. Şah İsmâ‘il Safevî, Alevîlik inancının Anadolu’da yayılmasında çok önemli ve etkin bir rol oynamıştır. Alevîlik inancının, Anadolu’ya gelen Hacı Bektaş-ı Veli sayesinde ve ozanların nefesleriyle hayat bulduğuna inanılmaktadır.
O halde Anadolu Aleviğini tanımak ve anlayabilmek için bu şahısların menkıbevi hayatlarını çok iyi okumak, araştırmak gerektiği kanatindeyim.
Yazımı sonlandırırken, Elbistan- Afşin Bölgesinin yetiştirdiği çok büyük değerlerden Aşık Mahzuni Şerif’i anmadan geçemeyeceğim. Bildiğiniz gibi Şerif Cırık veya tanınan adıyla Âşık Mahzuni Şerif Alevi Türk halk ozanımızdır. Onun çokça sevilen bir şiirinde ve pek çok sanatçı tarafından seslendirilen “Ağlasam mı?” türküsünde, Pir Sultan Abdal’ı yad etmesi ona atıfta bulunması ilgi çekicidir. Anadolu’nun yüzyıllardır unutmadığı Pir Sultan Abdal ve onu Türkülerinde yaşatan Aşık Mahzuni Şerif’i ve sevgiyle, saygıyla anıyorum. Ve Aşık Mahzuni Şerif’in çokça sevilen, manidar Türküsünü bir daha hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum:
Mevlam Gül Diyerek iki göz vermiş
Bilmem Ağlasam mı Ağlamasam mı
Dura Dura Bir Sel Oldum Erenler
Bilmem Çağlasam Mı Çağlamasam mı
Yoksulun Sırtından Doyan Doyana
Bunu Gören Yürek Nasıl Dayana
Yiğit Muhtaç Olmuş Kuru Soğana
Bilmem Söylesem mi Söylemesem mi
Mahsuni Şerif Dindir Acını
Bazı Acılardan Al İlacını
Pir Sultanlar gibi Dar Ağacını
Bilmem Boylasam mı Boylamasam mı