Kadını yoklukta, erkeği toklukta kardeşi mirasta gör demiş atalarımız. Özellikle kalabalık ailelerde bir kardeşin diğerine küs olduğuna sık rastlarız veya akrabalar arası dargınlık hiç bitmez. Belki de sık ve samimi ilişkilerden dolayı beklenti, sitem fazladır.
Kardeşlik deyince Habil ve Kabil’in hikayesini duydunuz mu?
Birlikte bakalım:
Rivayet o ki; Habil ve Kabil, Âdem ve Havva'nın ilk iki oğludur.
Yahudiliğin ana mukaddes metinlerini oluşturan kitapların kanonik bir koleksiyonu olan ve Hristiyanlıkta Eski Ahit olarak adlandırılan Tanah’a göre;
İlk doğan Kabil bir çiftçi, kardeşi Habil ise bir çobandır. Tanah'a göre Kabil, kardeşi Habil'i kıskandığından dolayı ona karşı kin ve nefret beslemiş, en sonunda da kardeşini öldürerek insanlık tarihindeki ilk cinayeti işlemiştir. Bunun üzerine Kabil cehennem azabıyla cezalandırmıştır.
Demek ki, hasetlik duygusu ve ilk cinayet iki kardeş arasında gerçekleşmiştir.
Elin iyisinden kendi kötün daha iyidir derler. Dinimizde akraba ziyareti ve akraba ’ya iyi davranmak öğütlenmiştir. Elbette akrabalarımızı, atalarımızı hatırlamak gerekiyor.
Herkesin kabul ettiği bir şey var: Ebeveyn ve akrabanı seçemiyorsun. Kader çizginin tam da göbeği Aile.
Soruyorum size eğitim seviyesi düşük veya yüzlerce suça karışmış bir ailede doğan bir çocuk kendini nasıl kurtaracak. Bu suça karışmış akraba ortamında kendini kurtarabilir mi? Ancak hayatını değiştirecek mürşit-i kâmil, rehber bir insanla karşılarsa ve bu rehber insan insan elinden tutarsa, yol gösterirse düzgün bir hayatı olabilir. O yüzden dostluk kıymetli bir şey.
Birinden şifa almak, enerjisinin iyi gelmesi, sohbetinden zevk almak, çevrenizde yüzünüzü güldüren insanların olması en az sağlık kadar Yüce Yaratıcının bağışlayacağı en önemli nimetlerden biri.
O yüzden ben diyorum ki; Kan bağı değil! Can bağı, gönül bağı daha kıymetli…