Hayvanların, Allah’ın emaneti olduğunun farkındayız. Elbette onları korumalı, kollamalı, iyi davranmalıyız. Hayvanseverlik, insan ruhunun bir parçası olan hayvanlara olan sevgimizdir.
Fakat Elbistan sokaklarında fazla sayıda köpeğin sokakta başıboş dilediği gibi gezmesinin sebebini anlamak zor. Evet şimdilik zararı yok belki de hiç olmayacak. Ancak bir gün bu köpeklerden birinin aç bir anı, savunmasız birine gelirse vebalı büyük değil mi?
Eleştirmek kolay ama bu kadar köpeğin beslenmesi, barınması için çözüm önerin var mı? diyebilirsiniz. Ben de size örnek bir hikâyeden bahsedeyim:
Zifiri karanlıkta ay ışığı kır saçları ve beyaz sakalına yansıyordu. Kocaman gövdesiyle , kartonların içine bırakılmış kemikleri yerden epeyce yüksek siyah arabasının bagajına taşıyordu. Bagajı yavaşça kapattı. Direksiyonun başına geçti. Nefesinden dumanlar çıkıyordu. Üzerinde kalın koyu yeşil gocuğu vardı. Hava inanılmaz soğuktu. Arabayı çalıştırdı. Hızla yol aldı. Bir an evvel onlara ulaşmak istiyordu. Ormana yaklaşınca arabanın farlarını yakmış yavaş yavaş giriş yaptı. Ormanın içinde yol almasına gerek kalmadan ben diyeyim 20 siz deyin 50 köpek arabanın etrafını sardı.
- Günaydın Paşa, Günaydın…
-Dur dedim sana.
-Al bakalım.
-Korkmayın. Hadi Aferin, Aferin size.
-Getir Yavrularını…
-Minnoşu ayrı besleyeceğim.
-Hımmm.
- Sen Gel, Karışma Sen… Hadi . Beni mi? bekliyordunuz
- Koş, koş… Çok mu? Acıktınız?
-İşte bu!
-Paşa sen de gel dostum, gel. Koş biraz. Gel Aslansın. Bugün pek ilgilemedim seninle. Şu gözlerin güzelliğine bak. Off yoruldum.
-Karnınız doydu. Suyunuz da burada.
-Şimdi oyun zamanı. Artık gideceğim. Yarın sabah yine görüşeceğiz.
Hikâyede sahneleyerek anlattığım köpekleri besleyen kişi, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, Gaziantep Doğuş Gazetesi sahibi Orhan Kızılaslan.
Bir kargo şirketinin yöneticiliğini yaptığım yıllarda üstatlarımızdan Mustafa Erbaş, şirketimizin yapacağı kutlama gala gecesi hazırlıkları için Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Kızılaslan ile beni tanıştırdı. Yanılmıyorsam 2007 yılının bahar aylarından bir gündü.
Orhan Bey’in geçmişte hafızamda kalan en belirgin hatırası, sohbetlerimizde Muhsin Yazıcıoğlu’ndan bahseder, onunla olan arkadaşlığını dile getirirdi. Bu vesileyle de Muhsin Yazıcıoğlu’nu anmış olalım. Mekânı cennet, kabri pir nur olsun. Hayat telaşından Orhan Bey ile uzun bir müddet görüşemedik. Seneler geçti.
İnternet ortamında bir gün Orhan Bey’in köpeklerle olan görüntülerine rast geldim ve dikkatimi çekti. Çalıştığım Üniversite’ye kendisini kahveye davet ettim. Geçen yılın bahar aylarından bir gün köpeklerle olan hikayesini dinlemeye başladım.
Orhan Kızılaslan, tam tamına 15 yıldır her sabah Gaziantep Başpınar Ormanlarındaki köpekleri doyurmak için kilolar dolusu kemik, et, hayvan yemi vb. götürdüğünü öğrenince ağzım açık aldı. Yıllardır her sabah 5’te kalkıp bıkmadan, usanmadan köpek beslediğini öğrendim. Tıpkı ibadet gibi. Üstelik ilk yıllarda kimsenin maddi desteğini almadan senelerce bu köpekçikleri beslemiş.
Bana göre Gaziantep halkını yolda stresli ve tedirgin yürümekten kurtarıyor. Çocukların okula giderken emin bir şekilde gitmesini sağlama konusunda çok büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Orhan Bey gerçek bir hayvansever. Çünkü hayvanları eve hapsedenlerden çok farklı bir şekilde hayvanlar ile ilişkisi var. Çok ciddi bir şekilde hayvanlar için emek harcıyor.
Orhan Bey’in kulaklarımdan gitmeyen bir isteği var:
‘Öldüğüm zaman, 7.gece, 40. Gece şeklinde yemek yapıp masraf etmeyin. Ben ölünce Sokak hayvanlarına yemek verin, dağıtın, besleyin.”
Gelelim kısa bir süre için geldiğim Elbistan’daki köpekler için ne yapılmalı sorusuna:
Şehrin her tarafında köpeklerin adım başında yer almaları stresle yürümemize neden oluyor. Akşamları yürüyüş yapmak ise imkânsız hale gelmiş.
Bu köpeklerin toplanıp Ormanlık bir alanda yaşamlarını devam ettirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ne köpekler zarar görsün ne de Elbistan Halkı…
Bu köpeklerin yaşam alanı binlerce insanın yaşam alanının içinde olmamalı. Orhan Bey’in hayvanlarla dostluk hikayesi yol haritası olabilir.