Bize öğretilen bilgiler doğrultusunda, başımıza gelen olayların birçoklarına bilimsel olarak bakamıyoruz. Oysaki dini açıdan da baktığımızda, Her şeyin bir sınav olduğuna inanmak da elimizden geleni yaptıktan sonra, tevekkül olmamızı emreder, Yüce Allah. Yani elimizden gelenin en iyisini yapacağız ve sonra tevekkül olacağız.
İçinde bulunduğumuz son durum, fay hattı üzerine sıralanmış on ilimizin tamamen değilse bile yüzde sekseninin yok olduğu günleri yaşıyoruz.
Binlerce yıl önce Anadolu’ya yerleştiğimizde, bu toprakların en yüksek tepelerinden biri olan Torosların tepelerinde dev midye kabuklarını ve tombul deniz yıldızı fosillerini gören atalarımız ya çadırlarda yaşamışlar yıllarca ya da çadıra benzer yapılar üreterek sağlıklı yaşamanın yollarını bulmuşlar.
Bazılarınızın çadırlarda mı yaşayalım sorusunu, salakça sorduğunuzu duyar gibiyim.
Bu ülkede ben kendimi bilmeye başladığım 69 depremini Sarıgöl de yaşamış birisi olarak, evlerimizden ikisi çakma kerpiç birisi yığma tuğla diğeri de betonarme idi.
Sadece betonarme evimizin depremde çatlayan duvarlarına çocuk yumruğum girecek derecede evimiz hasarlı iken; ne çakma kerpiç evlerimize nede yığma tuğla evimize hiçbir şey olmamış, sıva çatlakları bile yok idi.
Demek ki Anadolu’da yaşaya gelen atalarımızın yaptıkları gibi hafif yapılar üretmek ve onların içinde sağlıklı yaşamamız gerekmektedir.
Yüz metre kare betonarme binada, yüz ton beton, duvar ve sıva kütlesi bulunmaktadır. Bu kütle kışın ısınacak sonra siz ısınacaksınız. Bu kütle yazın serinleyecek ve sonra siz serinleyeceksiniz. Bunun maliyetini hiç düşündüğünüz oldu mu?
Diğer yandan, hiçbir bilim adamının gündeme getiremediği, betonarme binaların ihtiva ettiği RADON GAZI’nın, insanoğluna verdiği zararın neler olduğunu? İnternet de arasanız da normal yollardan bulamazsınız. Çünkü Betonarme mafyası erişimi zorlaştırmıştır. Bende bir Doktor arkadaşım sayesinde ulaşa bildim. Akciğer kanserinin yüzde doksanının sebebi bu Betonarme binaların yaydığı radon gazından dolayıdır.
Hastalıkların yarısı ayazdan yarısı boğazdan gelir demiş alimlerimiz ve atalarımız. Düşününüz, bu ülkenin ilaç giderlerinin neden olduğunu biraz olsun.
Dostlarım, yazımı uzatmayacağım çözüm yolları ile bitireceğim. Bizim yapmamız ve devletin yapması gereken iki yol bulunmaktadır. Öncelikle Devletin yapacağı çözüm yollarını sıralayalım.
1-Hafif çelik ve ahşap yapılarda ruhsat ve mühendislik harçlarını en aza indirecek.
2- Bu yapılara kredi kullanarak yapmak isteyenlere bankaların kredi kapılarının açılmasını sağlayacak.
3- bu yapılar için 10-15 Tip proje hazırlayıp, kendi inşaatını yapmak isteyenlere ucuz ve kontrol edilmiş, hesapları yapılmış, projeler vererek isteyen vatandaşın kendi konutunu yapmasının önünü açmasını sağlayacak.
4- Her şehirden geçen fay hattı bilgilerini vatandaşlarına sunup bu hafif yapılar için bazı prosedürleri ortadan kaldıracak. Fay çizgisi üzerinde inşaatlara asla izin vermeyecek.
5- Vatandaşımızın bağına bahçesine yollardan 10 metre geride olmak, Arazinin Yüzde onunu geçmemek, İki katı geçmemek, kaydı ile izinleri kolaylaştıracak.
6- Bana ev yap demeyen, bana işyeri aç demeyen her vatandaşın ev ve iş yeri ruhsatını, rüşvetsiz ve avantasız olarak vatandaşına sunacak.
7- Her afet anında, Konteyner yapıları hemen hesapsız kitapsız ihtiyaç duyan kullanan Devlet yetkilileri; onlar kadar hafif ve onlardan yüzlerce kat sağlam hafif çelik yapılara ve ahşap yapılarda neden hesap kitap ve ruhsat zorlukları çıkarmaktadır? Bunların kaldırması gerekmektedir.
Buna benzer birçok aklımıza gelen çözüm önerilerinizi sizlerde sıralaya bilirsiniz.
Şimdi gelelim Vatandaşımızın yapması gerekenlere.
Vatandaşımız, kanunlar, nizamlar, yönetmelikler, vatandaşımızın yararına değiştirildikten sonra, harfiyen bunlara uyacaklar.
Kendi yapılarını kendileri yapıyorlarsa eğer, içinde o canlarından çok sevdikleri çocukları ve torunlarına mezar olacak yapılar yapmayacaklar, alıyorlarsa estetiğine değil yapı malzemelerini inceleyerek sağlıklı yapılar alacaklar.
Bu maddeleri de aklınıza geldikçe sizler eklemeler yapa bilirsiniz dostlarım. Şimdilik sağlıcakla, depremsiz, hastalıksız, günler diliyorum.