Doğrusu çok merak ediyorum, İsrail ile Filistin hatta ön planda Hamas arasında, adına savaş denilen olayın kurbanları niye küçük çocuklar oluyor? Niye kadınlar oluyor. Erkekleri de duyuyoruz ama ön plandaki ağırlık noktası çocuklar… Savaş ise hayatını kaybedenlerin karşılıklı olarak askerler veya ülkesini savunmak isteyen milis güçlerinin ön planda olması gerekmiyor mu? Tamam İsrail sürekli evleri binaları bombalıyor hatta hastanelere bile füze atarak insanların ölmesine yol açıyor. Ama bizim gördüklerimiz sadece çocuklar. Yoksa büyükler de var da acaba onlar yerine Dünyada etkili olsun diye duygulara temas edilerek çocuklar mı kullanılıyor? Her gün izliyorum okuyorum takip ediyorum, ama gelen haberlerin büyük çoğunluğu çocuk ölümleri. Mesela hedef Hamas ama bunlardan ölüm haberi almıyoruz. Tamam tüneldeler belki ondandır. Ama madem öyle ve Gazze’nin altı tamamen tünel, o zaman o güzelim çocukların korunması için niye tünellere alınmıyor? Siz tuhaflık görmüyor musunuz hiç? Yoksa bu bakış açısı benim cehaletimden mi kaynaklanıyor. 

NİYE ARAP ÜLKELERİ TÜRKİYE KADAR ÇABA GÖSTERMİYOR? 

Bakın sevgili okurlarımız. Ben onu bunu bilmem eğer bu savaş ise hayatını kaybedenlerin büyük bölümünün çocuk olmasını bir türlü çözemiyorum. Barışa kimse yanaşmıyor. Hem de yeni değil yanılmıyorsam 70-80 yıldır bu devam ediyor. Ve öyle bir noktaya gelindi ki, şimdi dünyanın büyük devletleri başta ABD olmak üzere hepsi İsrail yanlısı ve Filistin’de olanlara gözünü kapatıyor. Hatta Müslüman dediğimiz Arap ülkeleri körleri sağırları oynuyor. Bir tek Türkiye bunun mücadelesini veriyor. Oysa Osmanlı döneminden beri en büyük darbeyi Türkiye yemiş. Orada on binlerce askerimiz Filistinliler tarafından öldürülmüş. Tarih kitapları, 1. Dünya savaşında özellikle Thomas Edward Lawrence, takma adı ile Arabistanlı Lawrence Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı düzenlenen Arap ayaklanmasında başrol oynayan bir kişinin Arabistan'da ve Filistin'de Filistinlilerce on binlerce askerimizin öldürülmesini sağladığını yazar. Ama biz yine de şimdi onları bir kenara bırakıyor ve özellikle yüreğimizi dağlayan masum çocukların öldürülmesi başta olmak üzere evsiz barksız bırakılan Filistin halkının haklarını korumaya çalışıyoruz. Çünkü bu bir insanlık dramı. Bu o insanların vatanından yurtlarından zorla uzaklaştırılmaya çalışılmasının önüne geçme mücadelesi. Ama genel olarak bakıldığında Filistin’i yönetenler bile Türkiye kadar çaba göstermiyor. Niye? Neden? İnanın bunlara bir türlü aklım ermiyor sevgili okurlarımız… 

 GAZİANTEP MERKEZİ TRAFİKTEN BOĞULUYOR

Biliyorsunuz uzun yıllardır bu şehrin ulaşımını ve trafiğini yazar dururum. Ama bu şehrin çevresinde yapılan yollar ve düzenlemelerin yüzde 1’inin kent merkezinde yapılamayışına hayret eder kalırım. Şu anda Gaziantep'te çevre ve bağlantı yolları inanılmaz iş görüyor. Öncelikli olarak Büyükşehir'in yaptırdığı harika yollar ve kavşaklar, sonrasında Şahinbey'in alt üst geçişleri, Binevler'den Şehreküstü'ye kadar insanların kent trafiğine takılmadan gitmesi, buna bir de şimdi tünel mucizesini eklemesi gerçekten takdirimizi kazanıyor. Hem de alternatifli. Bir sürücü olarak bundan çok memnunum. Gel gelelim iş kent merkezine gelince işler değişiyor. Tamam kent merkezinde 50 sene önceki bazı cadde ve sokaklar biraz da tarihsel yönleri olduğu için düzeltilemiyor, dokunulamıyor. Eyvallah. Ama Avrupa’ya gidiyoruz orada tarihe damga vurmuş şehirleri gördüğümüzde niye bizde olmuyor demekten kendimizi alamıyoruz. Bu ülkelerdeki cadde ve sokakları gezdiğimizde tarihi dokulara karışılmamış, hatta korunmuş buna karşın o yolları düzene sokmuş bir yönetim anlayışıyla karşılaşıyoruz. O zaman haklı olarak kendi kendimize, “bunları biz Gaziantep’te niye uygulayamıyoruz” demek zorunda kalıyoruz. 

 BU BÖLGELER İNSANLARI ÇİLEDEN ÇIKARTIYOR

Tamam mevcut yollar için yıllardır çeşitli formüller üretiliyor. Buna ilk olarak sola dönüş yasağı ile başlanıldı. Ben dahil önceleri tereddütlü idim. Ama sonradan alıştık. Her ne kadar işyeri veya evlerimize gidiş gelişte yolumuz uzasa da benzin masrafımız artsa da büyük şehirde yaşamanın bedelleri diye buna kendimizi alıştırdık. Ama son yıllarda artık ne alışabiliyoruz ne dayanabiliyoruz. Çünkü artık evlerimize veya işyerlerimize gidebilmek için tek çareyi çevre yollarında aramaya başladık. Hoş artık oralar da tehlikeli olmaya başladı ama yine de şehir merkezinden iyidir demeye başladık. Tabi o çevre yollarına ulaşabilmek için şehir merkezinden çıkmak artık büyük mesele haline geldi. Çünkü Şehreküstü’yü ve Binevleri, İnönü'yü ve merkeze bağlantı yollarını, Mareşal Fevzi Çakmak Bulvarını, Çetinkaya’dan ve Grand otelinden valilik tarafına veya Şehitkamil Belediyesinin eski binasına, oradan İstasyon Caddesine, demokrasi meydanına oradan eski doğum evi kavşağına kadar olan alan devasa bölge günün önemli saatlerinde kilitleniyor. Ve inanmazsınız ama bizler yani halk böyle durumlarda kendi kaderine terkediliyor.  

NORMALDE 5 DAKİKALIK YOLU 48 DAKİKADA GEÇEBİLMEK?

Bakın cuma günü bir arkadaşım ile birlikte yaşadığım, sadece İstasyon caddesinden Valilik karşısındaki ofisimize 48 dakikada gelişimin hikayesini anlatayım. Kalyon tarafından gelişimizde Grand kavşağına gelene kadar bir tuhaflık hissettim çünkü trafik ilerlemiyordu. Bir de artık her yere gidip bizzat yaşayıp gördüğüm için, ”en iyisi vilayet yönüne dönmeyelim orası yoğundur diye istasyon caddesine yöneldim. Sanayi Odasının önüne geldiğimizde 2 kadın 2 erkek trafik polisi yolu dubalarla kesmiş ve vilayet tarafına araç bırakmıyor. Yaklaştım polis memuruna “nedir hayırdır kaza filan mı var” dedim. Cevap, “Hayır trafik yoğun” dedi. Peki ben vilayetin oraya gideceğim şimdi tabakhaneye geçeceğim ama aynı nokta yine kapalıysa ne yapmalıyım?” dedim, cevap “bilmiyorum” oldu. Bastım gaza tabii ve bir de Cuma trafiğinin yoğunluğu olduğu için adeta bir daire çizerek eski Müzenin olduğu yere ancak 25 dakikada gidebildim. Bu kez müze önündeki ışıkların rezilliğini yaşadım. Işık size yeşil veriyor ama cadde araçla kaplı olduğu için gidemiyorsunuz. 

O AMBULANSTAKİ HASTAYI ÇOK MERAK EDİYORUM

Sabırla beklerken o sırada hasta taşıyan bir ambulans geldi. Tam müzenin önünde kaldı. Araçlar yol vermek istiyor ama kımıldayamıyor. Şaşıracaksınız ama bu tür durumlarda hemen saatime bakarım, o ambulansın sirenleri tam 19 dakika bulunduğu yerden çaldı durdu ama 1-2 metre kımıldayabildi. Çünkü Demokrasi meydanındaki kavşakta ne polis var ne de ilerleyecek pozisyon var. Nedeni Vilayet tarafından gelen araçlar orayı da kilitlemiş. Neyse ambulans geçti ve inanın içindeki hasta ne oldu çok merak ediyorum. Ben de o sırada boşluk buldum ve Kamil Ocak caddesine dalarak 4 dakikada ofisin önüne geldim. İnanın hayatımda ilk defa tramvayı kıskandım. Onlar için sorun yoktu çünkü...Tabii bunun bir de akşamı var. İş bitti eve gideceğim Muammer Aksoy bulvarı yine kilit. Bu kez Şehitkamil tarafı belki rahatlamıştır diye dönüp oraya yönlendim, baktım orası da kapalı. Bu sefer Müftülük binası tarafına döndüm, azıcık gittik orası da kapalı, kilit yani. Dayanamadım Ulaşım Daire Başkanı Hasan Kömürcü’yü aradım ve yaşadıklarımı anlattım. Öğrenip döneyim dedi ben bu sefer müftülük yanındaki ara sokağa daldım, oradan zar zor Grand kavşağına kadar ilerleyip doğruca çevre yoluna çıktım ve yaklaşık 20 dakika sonra Celal Doğan tarafına ulaşabildim. 

 HER ŞEY VAR AMA UYGULAMAKTA SINIFTA KALINIYOR

Şimdi gelelim asıl söyleyeceklerime… Gaziantep’te ulaşım konusunda yetkili olan kurumlar var. 1- Gaziantep Büyükşehir Ulaşım Daire Başkanlığı 2- Gaziantep Emniyeti Trafik Müdürlüğü 3- Zabıta Trafik. Bunlara Koordinasyon Merkezini de (UKOME) katabiliriz. Bu oluşum içerisinde Büyükşehir Ulaşım Daire başkanlığının konumu kentin çevresi dahil, tabii karayolları dışında tüm sokak ve caddelerini kontrol altında tutmak. Kameralarla yol ve kavşakları izlemek trafiğin rahat akışını sağlamak için gerekli birimlerle ortak hareket etmek. Gerektiğinde müdahale etmek, hatta günün bazı saatlerinde ışık sürelerini kısaltarak veya uzatarak trafik akışını sağlamak. Emniyet Trafik Müdürlüğü sahadadır ve önemli kavşaklarda görev yapar. Ceza keser. Zabıta ise sadece dolaşır. Yani GEZER… Müdahale etme yetkisi var veya yok sadece araçla gezilir. UKOME ulaşım konusunda alınan birçok karar için yetkili bir mercidir. Büyükşehir içerisindeki her türlü taşımacılık hizmetlerinin koordinasyon içinde yürütülmesi amacıyla büyükşehir belediye başkanı veya görevlendirdiği kişinin başkanlığında, yönetmelikle belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları ile, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonunun görevlendireceği ilgili odanın temsilcisinin katılım göstereceği Ulaşım Koordinasyon Merkezi kurulur. İlçe belediye başkanları kendi belediyelerini ilgilendiren konuların görüşülmesinde koordinasyon merkezlerine üye olarak katılım gösterirler. Ayrıca ihtisas meslek odalarının temsilcileri de Ulaşım Koordinasyon Merkezi toplantılarına davet edilir ve gündemdeki konularla ilgili görüşleri alınır. 

 TRAFİK İLE ULAŞIM DAİRESİ NİYE ORTAK İŞ BİRLİĞİ YAPAMAZ?

Gel görün ki, bu bütünlük kolay kolay sağlanamaz. Mesela hatırlarsanız Ersin Arslan Devlet Hastanesinin yıkımında Kaymakam Bey yolları kapatın dediği anda Büyükşehir Ulaşım Daireden görüş alınmadan alternatif yollar belirlenmeden hemen uygulamaya geçildi ve koskoca şehir resmen kilitlendi. Üstelik o bölge tozdan dumandan boğulacak hale geldi. Oysa bu durumlarda koordine her zaman faydalıdır. Örneğin benim yaşadığım olaydan hareketle durumu daha kolay anlatayım. Eğer Emniyet Trafik çok yoğun bir ana yolun trafiğini kontrol altına almak istiyorsa, önce büyükşehir ulaşım dairesiyle temasa geçmeli. Sahada olduğu için durumun vahametini göz önüne alarak trafik lambalarındaki süreleri uzatmayı önermeli. Bu da yetmez, her ışıklı kavşağa trafik polisi görevlendirilmeli ve acil durumlarda telsizle temas kurarak yolları açmasını sağlamalı. Eğer öyle olsaydı o ambulans 19 dakikada Müze kavşağında takılıp kalmazdı. İstasyondaki polis hemen diğer kavşaklardaki meslektaşını arar ve ambulans geliyor yolu açın derdi. Bunlar zor işler değil aslında. Hatta Istasyon kavşağında görevlendirilen 4 polisten birisi müze kavşağına, diğeri demokrasi meydanındaki kavşağa, birisi de suburcu alt ve üst kavşağına konulsa bu kilitlenmenin yarısı bile olmazdı. 

BU ŞEHİRDE NİYE YEŞİL IŞIK SÜRELERİ KISA?

Bir şey daha var tabii son söyleyeceklerim arasında. Ya yıllardır söyler dururum, Gaziantep’te yeşil ışık süreleri niye bu kadar kısa tutulur anlamış değilim. Ankara’ya gidiyorum, Antalya’yı inceliyorum gerektiğinde 3-4 dakika uzatılabiliyor yeşil ışıklar. Bizde ise bazı yerlerde 3-4 arabalık yeşil ışık süreleri insanları çileden çıkartıyor. Arabaya zarar, benzinin fazla gitmesine sebep vs. Birde sinir sistemlerinin alt üst olması cabası. Hiç değilse günün belirli zamanlarında, özellikle trafiğin yoğun olduğu Cuma ve cumartesi günlerinde niye belli kavşaklarda yeşil ışık süreleri uzun tutulmaz anlamış değilim. Vallahi dilimde tüy bitti resmen… Son söz; Gaziantep bu trafiği kaldırmıyor artık! 

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR