Evveli rahmet, ortası bağışlanma ve sonu cehennemden kurtuluş olan, içinde bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesini barındıran Kur'an ayıdır Ramazan ayı.
Gaziantep Emniyet kayıtlarına bakıldığında suçların en az işlendiği ve dahi hırsızlığın en alt seviyede olduğu fuhuşun olmadığı, yalanın dolanın az olduğu ve saymakla bitmeyecek sütunuma sığmayacak bu mübarek Ramazan ayında, şeytanların zincire vurulduğunun bir alameti farikasıdır Ramazan ayı
Ramazan ayı, sadece aç kalarak nefsi terbiye etmeyi öngörmüyor; keza bununla beraber göze oruç tutturmayı, dile oruç tutturmayı ve gönülle oruç tutturmayı öngörüyor.
Ramazan, fakr-u zaruret içerisinde inim inim inlemenin, yokluğun ve darlığın ne demek olduğunu anlaşılır kılan ilahi bir terbiye nöbetidir.
Ramazan ayı, sabır ve sebatın izdüşümüdür.
Ramazan bence bir empati ayıdır.
Ramazan, nimetin kadr-u kıymetinin bilinmesinin mürebbiye ayıdır.
Ramazan, israfın, şatafatın ve görkemin terk edildiği; buna karşın sadakanın ve bu uğurda cömertliğin rahmet pınarı coşkusuyla sınırsız akıtıldığı müstesna bir aydır Ramazan ayı.
Ramazan ayında ben isterim ki ticaret ahlakının siyaset ahlakının ve bu uğurdaki sözcüklerin imbikten süzülme ayıdır
Bunun İslam tarihindeki en çarpıcı örneği, Abdullah bin Ömer'in örneğidir.
Abdullah bin Ömer, hayatında alabildiğince tutumlu bir genç. Öyle ki, pazara indiğinde sıkı pazarlığı sebebiyle pazarcı esnafını bıktıracak derece pazarlık yapardı. Öyle ki, soğan-patates alırken bile pazarlık yapan biri.
Bir gün Abdullah bin Ömer pazara indiğinde, yine pazarcı esnafıyla pazarlık yaparken, bir dilencinin kendisine avucunu uzatarak:
Allah için bir sadaka. Abdullah bin Ömer elini cebine atar ve dilencinin avucuna bir şey koyup avucunu kapatır. Bu manzarayı uzaktan seyreden bir zat, koşar dilenciye varır ve der ki, az önceki genç sana ne verdi, merak ettim, der ve avucunun içine bakar. Bir de ne görsün bir tane altın. Şaşırır ve Abdullah bin Ömer'i takip etmeye devam eder. Tam evinin içine girmek üzereyken, başka bir dilencinin:
Allah için bir sadaka. Onun da avucuna bir şey koyar ve kapıyı kapatarak evine girer. Bu gözetlemeyi takip eden zat onun da yanına koşar ve az önceki genç sana ne verdi diye ona da sorar ve bakar ki ona da bir altın vermiş.
Dayanamamış, kapıyı çalmış ve kapıyı açan Abdullah bin Ömer'e sormuş.
-Deminden beri seni takip ediyorum. Bir kilo patates için 1 kilo domates için kıyasıya pazarlık yapıyorsun, ona mukabil iki dilenciye de birer altın verdin. Bu nasıl bir iş?
Diyor ki: - Pazarcıya fazla para verseydim, israf olurdu ve:
İsrafta hayır yoktur. Der.
-Adam, peki ya dilencilere verdiğin israf değil mi?
Ona da verdiği cevap yine muhteşem.
Hayırda da israf yoktur. Der.
Evet değerli dostlar,
Ramazan, müminlerin Ehl-i küffara karşı şiddetli, kendi aralarına şefkat ve merhametli olmanın talimgahıdır.
Ramazan’ın, hayatımızın her anına şahitlik etmesi, bereketli ve huzurlu geçmesi temennisiyle kutlar esenlikler dilerim.
Burda rahmetli anamın bana vermiş söylemiş hep bir sözle yazıma son vermek istiyorum. Anamın söyleyiş şekliyle yazıyorum. Oğlum Urhan yaşamın boyunca Allah’a havale edilenler arasında olma, Allah’a emanet edilenler arasında ol. Derdi anam bana.
Bende Rahmetli anamın bana verdiği öğütü bende dostları söylüyorum. Allah’a emanet olun kalın sağlıcakla.
Bugün, Ramazan-ı Şerifin 15.günü
Orhan Kızılaslan
Yorumlar