6 Şubat depremi bölgemizin üzerinden bir silindir gibi geçti. Elbette bu felaketin artçı şoklarıyla herkes ve herkesim nasiplenecekti.
Silindirin altında kalan bir kesim var ki, verdiği yaşam mücadelesi ve hayata tutunma karar ve azmi ile Gaziantep özelinde küçük çaplı destansı bir cepheyi oluşturdu.
Kimlerdi, bu bir avuç dirençli insan grubu ?
Aydınbaba Mahallesi’nde sanatını icra eden, verdikleri hizmetle bir anlamda kamusal bir duruş gösteren Kasaplar Çarşısı esnafı.
6 Şubat depremi bahane edilerek bir günde tahliye edilen zavallı esnaf. Büyükşehir Belediye Başkanı depremde daha ağır bir vaziyet alan ilçelerde görev yaparken, sorumluluk sahası içinde yer alan kent merkezindeki durumdan ne kadar haberdardı bilemiyorum !
Ancak Zabıta Şube Müdürü’nün son derece despotik bir tavırlı kolluk kuvvetlerini de Et Hali’nin önüne yığarak gerçekleştirdiği operasyon hala hafızalarımızda.
İnsanlar malının ve canının telaşına düşmüşken, Belediyenin ani kararının an itibarıyla uygulanması da neyin nesiydi.
Ancak bizler esnafla - polis, esnafla - belediye karşı karşıya gelmesin, Türkiye kamuoyuna olumsuz bir Gaziantep profili çizilmesin istedik.
“Kan yuttuk, kızılcık şerbeti içtik” dedik. Diplomasi yolu izleyerek, sorunu çözelim istedik. Yine aynı günlerde Cumhur reisi “Evi yıkılana ev, işyeri yıkılana işyeri” demiyor muydu ?
Ancak bu söylem Gaziantep’te hayata geçirilmedi. Kasaplar hala dükkansız, tezgahsız. Hala savruluyor. Çalmadık kapı bırakmadık. Bölge milletvekilleri, eski bakanlar, belediye başkanı ve alt birimleriyle yetkili makamlara onlarca imza yetkisi olan insanla görüştük. Ancak nafile.
Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin bizzat aynı coğrafyada yeni bir çarşının yapılması yönünde irade belirlemesine rağmen 2023 yılını da böylece yedik, bitirdik. Halbuki kasaplara yapacağınız kompleks ne bir plaza, ne de devasa bir avm değil. Azami 26 dükkandan oluşacak tek katlı, dört duvardan oluşacak ve biliyorum ki, isterseniz 2 ay içinde hayata geçirebileceğiniz basit bir çalışma olacaktı.
Giderek bir kedi fare oyununa dönüşen, bu köşe kapmaca furyası incitici bir hale büründü. Bit pazarı tabir edilen pazarcılara dahi çözüm üretilirken, kasapların bu çemberin dışında tutulmasını akıl ve vicdanla izah etmek ne mümkün.
Kaldı ki, aynı pazarcı esnafı “Kasaplar olarak Belediyeye karşı direnişimizi siz kırdınız. Belediyeye fazlaca anlayışlı davrandınız ve teslim oldunuz” diyerek kasapları suçluyorlardı.
Kasapların izlediği makul ve mantıklı yöntemin karşılığı bu olmamalıydı. Ancak bugün geldiğimiz nokta ortada. Kendi adıma esnafa Fatma Şahin’e güvenmemiz gerektiğini söyledim ve telkin ettim.
Fatma Şahin’in sözünün eri ve yiğit bir yerel idareci olduğuna inanmak istediğimi, bu manada mensubu olduğu partisinden bağımsız bir anlayışı siyasal duruşuna eklemlediğini belirttim.
Fatma Şahin isminin bütün Türkiye’de karşılık bularak markalaştığını, şahsına duyduğumuz sempatinin siyasal manevralara alet edilemeyeceğini her halükârda savundum.
İlk kadın milletvekilimiz, ilk kurucu bakanımız, ilk kadın Belediye başkanımız olarak, her Gaziantepli gibi bu yükseliş öyküsünden kendimize haklı bir gurur payı çıkarttık.
Bu yazıya ve şu ana kadar yine de umudumu kaybetmiş değilim.
Oda başkanlarının ziyareti sırasında kasaplara yapılma sözü verilen alanda çökme olduğu yönünde sarf edilen sözler bir yanılgıyı işaret ediyor.
Zira çökme Büyükşehir Belediyesine ait ve kasaplara yapılması sözü verilen alanda değil, Şahinbey Belediyesine ait yol çalışmasında olmuştur.
Kasaplar diplomasi kanalları tıkanana kadar haklı mücadelesini, nezaket, centilmenlik ve karşılıklı anlayış kurallarına uygun bir şekilde yürütecektir.
Ancak kasaplar, bir oyalama taktiği ile kandırılmışlarsa. Bu durumu o geçici makamların sahiplerine yakıştıramadığımı belirtmek durumundayım. Zira size asıl makamı verecek olan haklının hayır duası ile ilahi yaratıcının mahşer-i zemindeki takdiri olacaktır.
Bu durumu makam sahiplerine hatırlatmakla kendimi sorumlu sayıyorum.
Zira, ben bu şehrin vicdanı, bu şehrin aslisi, kimliği ve muhafızıyım. Bu şehir bana ait, bende bu şehre aitim.