“Vicdanlı ve dürüst olmak, hesaplı olmaktan iyidir. Hesap insanı makam sahibi yapar da vicdan daha önemli bir işe yarar, insanı insan yapar” demiş Friedrich Nietzsche.
Herkesin birbirini vicdanlı olmaya davet ettiği günümüzde ruhumuza ışık tutacak bir cümle.
Hem de ev sahibinin asgari ücretli kiracısının kirasını 3.000 TL’den 10.000 TL’ye çıkarırken, kiracının ev sahibini davet ettiği, hem de kiracı oturduğu 3.000.000’luk eve 2.000 TL kira verebilmek için kanun kurnazlığı yaparken ev sahibinin kiracıyı davet ettiği şey vicdan...
Birinin diğerini işine geldiği gibi olması için davet ettiği vicdanın yerini cüzdana bıraktığı günümüzde en çok kullanılan cümle vicdan.
Yanlış yürütülen sosyal ve ekonomik politikalar ile toplumun birçok düzeni, adalet duygusu, vicdan anlayışı alt üst oldu.
Herkes kısa yoldan köşeyi dönmek, gemisini kurtarıp, rahat etmek ya da mevcudunu kaybetmemek için tüm değerleri yerle bir etti. Tek dert karnım doysun, kesem dolsun oldu.
Elbet bir gün yanlışlardan vazgeçilir doğru politikalar uygulanır, boşalan cüzdanlar dolar. Fakat toplumun kaybettiği vicdan, adalet ve dürüstlük değerleri nasıl düzelir Allah bilir.
Bu şartlarda vicdanlı insan olmayı, cüzdanı dolu insan olmaya tercih eder mi bu toplum kestirmek mümkün değil.
Yıllardır bir inat uğruna ekonomi ve iktisat bilimini şahsi politik çıkarlarına kurban edip, ekonomideki tüm olumsuzlukları faize bağlayıp, faizlerin düşürülmesiyle oluşan bu enflasyonist yapıdan, faizlerin artırılmasıyla kurtulacağımız anlayışına dönenler ülke olarak neler kaybettiğimizin farkındalar mı, bunu hangi vicdanla açıklarlar acaba?
Faizler düşmeden önceki toplumun ekonomik ve ahlaki düzeni, faizlerin tekrar eski seviyesine yükseltilmesiyle eski halini ne kadar zaman da alır bilemeyiz, bildiğimiz tek şey siyaset çok acımasız.
Tek bir yanlış politikanın oluşturduğu bu bozulma silsilesinin eskisi gibi olabilmesi için kaç doğru politika uygulanacak yada uygulanmasına müsade edilecek merak ediyorum.
Bizler evimizin ekonomisini doğru dürüst yönetemezken koskoca bir ülkenin ekonomisini yönetenlere akıl verip eleştiri yapacak kadar cahil değiliz. Ancak gömleğin en alttaki düğmesini yanlış iliklersen, tüm düğmeler yanlış iliklenir. 'Yanlış bir veri, hatalı bir varsayım üzerinden yola çıkarak oluşturduğunuz tüm kurgular, yanlış sonuçlar doğuracaktır' söyleminin ve bunun iki kere ikinin dört ettiğini bildiğimiz gibi yanlışları görüyor, işimize gelmeyenlere cılız sesler çıkarıyoruz.
Toplum olarak kendi çıkarlarımız için değilde toplum için birbirimizi vicdanlı olmaya davet ettiğimizde belki bir düzelmeyi görebiliriz.
Çevrenizde siyasi düzeni ve ülkeyi yönetenleri eleştirenlere vicdan önerip, söz konusu kendi menfaatleri olunca babalarını bile tanımayanlar illaki vardır.
Asgari ücret zamlanınca iğneden ipliğe her şeye zam yapan iş adamı, mazota zam geldi diye her şeyi ikiye katlayan nakliyeci, kasada para yok deyip ek vergilerle ekonomiyi düzeltip hazineyi dolduracağını sanıp, enflasyonu personel ve emekli maaşlarına bağlayan maliye yönetimi, Almanya’dan oğlu Fransa’dan kızı geleceği için evi boşalmaya çalışan fırsatçı ev sahibi gibi.
Bizim en büyük problemimiz koyduğumuz kurallara çıkardığımız kanunlara kendimizin inanmayıp arkasında durmamamız, karşımızdaki insanların hukukuna saygı duymamamız.
Avrupa’yı Avrupa ABD’yi Amerika yapan en önemli şey kanunların her şeyin üzerinde olması, bizde bazılarının çok bozulduğu eski ABD Başkanı Trump’ın tutuklanması bunun en önemli göstergesi.
Mesela bizde ülkeyi yönetenler kira artış oranının % 25’den fazla olamayacağını ev sahiplerine katiyetle dayatıyor. Konuyla ilgili kanun bile çıkarılıyor. İş uygulamaya kalınca kanunda vicdanımız da devre dışı kalıyor.
Hem ev sahibi hem kiracı olan, yasaları ev sahibi ve kiracı haklarını çok iyi bilen bir arkadaşım % 25 artış kuralının ne kadar mesnetsiz ve kontrolsüz bir dayatma olduğunu gülerek anlatıyor; “Bu şartlarda mevcut kiramı ödeyebilmem için kiracıma % 100 zam yapmam lazım, kiracımda ev sahibimde mevcut siyasi iktidarı savunan, Sn. Cumhurbaşkanı’nı çok seven (!) insanlar ne yapayım kendim vicdanlı davranıp kiracıma % 25 zam yapıp, ev sahibimin % 90 zam yapmasına sessiz kalıp, insafına mı teslim olayım. Yoksa kiracımla mahkemelik olmayı göze alıp hem kiracımla hem ev sahibimle kötü mü olayım” çık işin içinden çıkabilirsen.
Makam ve cüzdan için hesap yapanlar yerine iyilik ve insanlık için vicdanlı davrananlar elbet kazanacaktır amma bugün, amma gelecekte biz yine de insanlığımızı kaybetmeyerek yaşam sürdürelim.
Günümüz şartlarında fazla “vicdan” insanı mağdur bazen de korkak edebilir, ama vicdansızlığı ne kul ne din ne Allah kabul eder, belki de şu an ki yaşadığımız sıkıntıların altında insanın insana vicdani körlüğü yatıyordur.
100 bin TL maaş alanların 7.500 TL maaş alanlara geçim için akıl verip vicdan tavsiye ettiği gibi.
Vicdan, ahlak, adalet, hak hukuk dil alışkanlığı kullandığımız cümleler değil içselleştirdiğimiz kelimelere yerleştirdiğimiz uyguladığımız değerler olmalı.
Bu değerleri savunması gereken din adamları, STK Başkanları, kanaat önderleri söylemlerini siyasi kaygı menfi çıkarlarını gözeterek değil de dAllahtan korkarak yaparsa büyük bir aşama katetmiş oluruz.
Unutmamak lazım;
Adalet olmadıkça “yönetimin”
Edep olmadıkça “asaletin”
Cömertlik olmadıkça “zenginliğin”
Güven olmadıkça “sevincin,”
Kanaat olmadıkça “fakirliğin,”
Alçak gönüllülük olmadıkça “yükselmenin” bir anlamı yoktur.
Vicdanınız bencilliğinizin ne kadar dürüst oluğunun ölçütüdür. Onu dikkatle dinleyin.
Vicdanım tertemiz deyip onu hiç kullanmayanlardan uzak durun.
Hayatımızdaki vicdan sahibi insan sayısının çok olması ümidiyle müşterek dualarda buluşmak dileğiyle hayırlı cumalar.