“Hz. Peygamber (s.a.s.), üzerinde kul hakkı bulunan kişilerin, hak sahibi olan mazlumlardan helallik almalarını öğütlemiştir. Bunun yapılmaması durumunda hesap gününde haksızlık yapan kişinin salih amellerinin, haksızlığı ölçüsünde alınarak hak sahibine verileceğini, eğer verilecek salih amel bulunamazsa o zaman da mazlumun günahlarının zâlime yükleneceğini belirtir. Allah'ın huzuruna kul hakkı ile çıkmanın, çok ağır bir vebâli vardır. Çünkü böyle bir günahın Allah tarafından bağışlanması, hak sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır. Hak sahibi, hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin bu günahını affetmemektedir.”
Hz. Peygamber efendimiz (s.a.s) kul hakkıyla ilgili bu kadar katı bir kurala sahipken insanlarımız neden kul hakkı yemekten kendilerini alıkoymazlar? Trafikte, herhangi bir sırada bir sonrakini niçin düşünmezler? Günahlarımıza gelince “yapmayalım” işte toplum bunu kabullenmez boyutuna gelen düşüncelerin arasında neden kul hakkı yok? Çatır çutur yediğiniz için mi? Benim hayatım, benim düşüncelerim, benim yaşam şeklim dediğimizde “Kadınların yanlarında eşleri olmadan 90 km öteye gitmeleri günah”, “Kadınların sokak ortasında kahkaha atmaları günah”, “Namaz kıl, neden namaz kılmıyorsun?” “Neden oruç tutmuyorsun?” vb. gibi konulara ağırlık vereceklerine başka şeylere mi baksalar acaba? Herkesin günahı kendineyse neden kendi günahlarınıza odaklanmıyorsunuz da başkalarının günahlarıyla bu kadar haşır neşirsiniz? Siz benim hakkımı yiyorsunuz, ne şekilde olursa olsun. Trafikte, markette sıra beklerken ya da acelem olduğunda gideceğim yere ulaşmamı zorladığınızda. Bunlardan hiç mi korkmuyorsunuz? Nasıl din devleti adı altında yaşamaya çalışıp da her türlü iğrençliği yapmayı mideniz alabiliyor? Başkalarının hayatlarına, yaşam biçimlerine bakmadan önce kendi hayatlarınızın iğrençliğiyle ilgilenin bence o sizler için daha önem arz ediyor.