“Cuma günü müminlerin bayramıdır. “Cuma günü yapılan ibadetlere iki kat sevap verilir. Bugün işlenen günahlar da, sevaplar da iki kat olarak yazılır “derler.Rahmetli babam hayatta iken Cuma akşamları kapımıza bir fukara gelirdi. Her Cuma kapımızın şakşaksını çalma biçiminden o yaşlı kadının geldiğini anlardık. Kadıncağız evdekileri rahatsız ederim endişesi içinde şakşakıyı sanki tıkırdatırdı. Annem sesi duyup kapıyı araladığında, yaşlı kadın; başındaki beyaz yazmasını çenesinden büzerek aşağıya doğru çeker, ağzını burnuna kadar örter, başını hafifçe öne doğru eğerek sessizce kapının önünde beklerdi.O mahallemizin yoksulu yaşlı kadındı.O bize Allah’ın emanetiydi.Kadın, kapı önünde beklerken ağzından tek bir kelime bile çıkmazdı. Annem onun Cuma günü akşam namazından sonra alaca karanlıkta geleceğini bildiği için, ona göre hazırlık yapardı.O gelmeden vereceği neyse; bulguru, simidi, ekmeği, sabunu bir çıkın eder, hazırlardı. Annem çıkını kadına vermeden önce başını kapıdan dışarı uzatır, gelen gideni kontrol eder, kimsenin olmadığından emin olunca göğüs seviyesinde tutuğu çıkını kadına uzatırdı. Yaşlı kadın da elini uzatıp çıkını alırken, ellerinin her defasında titrediğini görürdük. Kadıncağız verilenleri alırken dudaklarından her daim mahcup ve minnet duyan ses tonu ile ; “Allah razı olsun. Rabbim hayrınızı kabul eylesin. Bol versin, sizleri eksik etmesin” der, aldıklarını boynuna asılı heybemsi küçük torbasına bırakırdı. Annem de “afiyet olsun. Allah senden de razı olsun bacım! Bir şey lazım olursa cumayı bekleme Allasen gel” derken,kadın kapımızdan on beş yirmi adım uzaklaşmadan kapımız kapatılmazdı. Annem kapımızı nasıl usuladanak açtıysa, aynı sessizlikle de kapatırdı.O kadının kim olduğunu tam hatırlayamıyorum. Yıllarca geldi gitti!…Sonra ayağı kesildi ,gelmez oldu. Duyduk ki tek göz bir odada ,tek başına hayata gözlerini yummuş..Evet. Eskiden mahallelerimizde yoksul, ihtiyaç sahibi insanlar olurdu. Onları komşuları bilirdi. Onlar mahalleliye Allah’ın emanetiydiler..Babam kapımızı özellikle akşam vakti kim çalarsa çalsın eli boş göndermez, mutlaka onun gönlünü almayı bilirdi.Şimdi apartmanlarda oturuyoruz. Kapımızda ne bir fukarayı, ne de bir ihtiyaç sahibini göremiyoruz artık.Bu kentte birleri aç kalmış, kazanı kaynamamış, evine ekmek götürememiş kimin umurunda!Mahalle kültürü içinde büyümüş biri olarak, onlarca evin yer aldığı, kalın duvarlarla örülü, güvenlikli, kameralı sitelerde yaşayanlara bakınca, orta çağın kalelerinde yaşayanlar geliyor aklıma.Kimden korkuyoruz..kimden kaçıyoruz?Çöp kutularına atılan ekmekleri görünce yüreğim sızlıyor. İhtiyaç sahibi insanlar aklıma geldikçe rahmetli babam geliyor aklıma… İnsanlığımdan utanıyorum.Bugün Cuma!…Aradan bin yıl geçmedi…O zamanlar insandık…Ya şimdi?Kendi dünyalarımızda bencilliğin dibine vuruyor, doyumsuzluğun zirvelerinde geziniyoruz.Yaşasın medeni dünya!…Yaşasın yeni insanlık anlayışı!