Kahramanmaraş ve Hatay’da yaşanan depremlerden 15 milyona yakın kişinin etkilendi. Bu kişiler ciddi travma mağduru oldular. Türkiye’nin geri kalanı da ikincil travmaya maruz kaldı. Depremden muhakkak dersler çıkararak bundan sonra hayatımızı buna göre şekillendirmeliyiz. Bu travmayla yaşamayacağız ama unutmayıp dersler çıkararak hayatımıza yeni bir yol haritası çizmemiz gerekiyor. Yani herkes buradan ders çıkarmalı.
Şu anda bu tramvaya bağlı davranışlar halen bölgede bulunanlarda devam ediyor. İnsanlar evleri sağlam olduğu halde giremiyorlar. Bazı ailelerde çocuklar bölgeyi terk etmiş, başka şehirlere gitmişler ancak aile büyükleri orada kalmış. Bunun örneklerini çok görüyoruz. Bu aslında faydalı bir şey. Travmadan kaçınmak değil de travmayla yüzleşip tolere edip hayatta kalmayı, buna rağmen kabullenip hayatta kalmayı başarabilmek önemli.
Bundan sonra kişilerin “sığınacak limanım var, güvendeyim, temel ihtiyaçlarımı karşılıyorum” diyerek bundan sonrası için adım atmaları gerekli. Böyle durumlarda kişi sığınacak liman arar. Burada o bölgedeki kişileri devletin yanında olduğunu hissetmek, toplumun yanında olduğunu hissetmesi, bu konuda davranışlarını bizzat görmesi ve yaşaması etkiler. Bu konuda biz toplum olarak iyi bir sınav verdik. Büyük bir fedakarlık var, bu konu yabancı basında haber de oldu. Bu aslında bizim toplumumuzun iyilikleri, Anadolu irfanını yaşatıldığı, o kültürel değer ve güzelliklerin yaşadığını, canlandığını ve harekete geçtiğini de görüyoruz. Bunu devam ettirmek gerekiyor. Bunun oradaki insanlara müthiş faydası var. Oradaki insanlara öyle tarif edilemeyecek güzel bir etkisi var ki o toprakları sevmeyi kalıcı olmayı sağlıyor. Terk etmemeyi sağlıyor. Bu yardımlaşma davranışı ve paylaşma davranışı...
Kocaeli Gölcük depremi sonrasında bölgede yapılan önemli araştırmaların sonuçlarında üç senenin sonunda halen akut travmatik stres bozukluğu denilen belirtilerin yüzde 25 oranında devam ettiğini görüyoruz. Japonya’da 2011’de meydana gelen deprem sonrasında yapılan çalışmalarda da yüzde 12 oranında akut stres bozukluğunun devam ettiği tespit edildi. Travma sonrası stres bozukluğunda kişi sanki depremi iki üç sene önce değil de dün olmuş gibi yaşar. Devamlı o korkuyla yaşar. Flashback denilen yeniden yaşantılama denilen durum ortaya çıkıyor.
Biz de dini başa çıkma yollarını daha çok kullanma eğilimi var. Bütün dünyada insanların bazıları dini başa çıkma yollarını kullanıyor, bazıları pasif başa çıkma yollarını kullanıyorlar. Kendini işe ya da başka şeye vererek onu unutmaya çalışıyorlar. Travmayı unutmak değil, onu minyatürize etmeyi öneriyoruz.
Travmanın hatırasını bir kenarda yaşatıp ama normal hayata dönmek gerek. Bazı insanlar işte o travmayı mumyalaştırıyorlar. Devam ettiriyorlar. Bu da kişiyi işlevsiz hale geliyor. Kişide yeti yitimi oluyor. Bütün sosyal iletişimi bozuyor, verimi düşüyor, toplumdan kaçınıyor içine kapanık hale geliyor. Bunların olmaması için sosyal destek çok önemli. Kişilere psikolojik testler yapılıyor, tedavileri yapılıyor oldukça faydası oluyor ama ondan daha öncesi sosyal destek. Arkadaş grubu, komşuluk ilişkileri bu bağlamda çok değerli. Yakın ilişkilerde insanlar bu konuyla bir araya geldiklerinde kendilerini daha güçlü hissediyorlar ve o sosyal destekle daha iyi aşıyorlar. Biz toplum olarak bunu iyi yapabiliyoruz. Deprem bölgesindekiler için çok ciddi bir manevi destek var. En önemlisi moral desteğidir bütün bunların olumlu etkisi oluyor. Burada en büyük risk, depremzedelerin kendilerini yalnız hissetmeleri. Yalnız hissetmemeliler. En büyük psikolojik travma, terk edilmiş şekilde hissetmeleridir. Bu durum, depremin maddi yarasından daha çok acıtır insanları.
Toplum olarak da 99 depremini unuttuk ve onun aynısını yaşıyoruz şu anda. Bunu unutmayacağız ama bununla da yaşamayacağız. Devamlı bunu konuşarak yaşamayacağız ama unutmayıp dersler çıkararak hayatımıza yeni bir yol haritası çizmemiz gerekiyor. Bu B planımız olmalı. Bizler benzerini bir daha yaşamamak üzere buradan da derslerimizi çıkarmalıyız.
Afet gibi durumların tıpkı krizlerde olduğu gibi bir tehdit bir de fırsat boyutu var. Kocaeli depreminden sonra bir istatistik gördüm. Türkiye’nin geneline göre o bölgede insanların kişi başı gelirleri çok daha hızlı artmış. O travma onları yeniden yapılandırmaya, daha çok çalışmaya itmiş ve tembellikten uzaklaştırmış. O bölgedeki gelişmişlik seviyesini arttırmış yani Kocaeli bölgesinde 20 sene sonra o bölge ders çıkarmış bundan büyük ölçüde ama Türkiye’nin geri kalanı ders çıkarmamış yani onun için burada da budepremden sadece Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman gibi depremden etkilenen bölgeler değil bütün Türkiye olarak ders çıkarmalıyız.
Son yaşanan deprem felaketlerinden sonra olayın kabullenilmesi gerek ancak gelecekle ilgili mutlaka planlamaların da yapılması lazım. Mutlaka B planı yapıp yeniliği oluşturacağız. Özellikle çocukların ümit duygusunu elinden almamak gerekiyor. Bunu çocuklardan alırsak, ümitsiz ve karamsar konuşursak bu en büyük zararı çocuklara verir, çocukların gelişen ruhunu yaralamış olur. Travma yaralamaz ama o olumsuz durumlar yaralar. Çocuğa doğru olmayan şeyler söylendiği zaman güven zayıflar. Çocuğa ölümle ilgili beyaz yalanlar söylememek gerekiyor. ‘O uzun bir yolculuğa çıktı hayat yolculuğuna ölümden sonraki hayatta. O gelemeyecek ama biz ileride ona kavuşacağız, ona gideceğiz’ tarzında yaklaşım önemli.