Yaklaşık iki aydır aile yapılarımızı derin gözlemleyerek ve Doğan Cüceloğlu'nun "Evlenmeden Önce" kitabını okuyarak geçirdiğim günlerde, içimden gelen bir heyecan ve dürüstlükle okuyucularıma "korku kültürü"nü anlatmak istedim.
Gaziantep’te boşanma oranlı TÜİK verilerine göre yüksek. 2023 yılından sonra intihar vakalarında da ne yazık ki çeşitli sosyolojik ve ekonomik nedenlerle ciddi artış söz konusu oldu. Bu bağlamda konuyu “korku kültürü” ekseninde anlatmak istedim.
Gaziantep nesiller boyu korku kültürü ile yetişmiş ya da yetiştiriliyor olabilir mi?
“Korku kültürü”nde bireyler ancak ilişkiler yoluyla değer kazanırmış. Her bayramda ailelerimiz bir araya geldiğinde eminim çoğunuz evli olan kişilerin hayatlarını ve yaşamımıza olan yansımalarını gözlemlemişsinizdir. Gaziantepli evli çiftlerde ya da Gaziantepli olan bir partnerde hep “Biz” olma sorunu parladığı görülmekte. Çoğu yaşanan ilişkiler ya ‘sencil’ ya da ‘bencil’ olduğuna tanıklık ediyoruz. Hatta Gaziantep’te sencil ve bencil ‘aşırı’ şekilde…
Evlenen kişileri göz önünde bulundurduğumuzda; toplum içerisinde değer kazanmak için evlilik yapan kadın-erkek bireyleri gözlemliyoruz, farkında olmadan korku kültürü içinde yaşadığı evden alelacele kurtulmak için evlenen bireylerde göze çarpmaktadır. Gaziantep’te sanırım en kötü tanıklık ettiğimiz evlilik birleşmesi sorunu ise henüz akli olgunluğa erişmeden evlenen çiftler olmaktadır. Olgunluk demişken Cüceloğlu kitabında şu şekilde ifade ediyor: “Olgunluk yaşla ilgili değildir.” 18 yaşını geçmiş bireyler yaşında dolayı medeni türk kanuna göre evlenebilir fakat o bireyler “evlilik olgunluğunda” bireyler mi? tartışılır vaziyettir. Başarısız evliliklerde yine en çok dikkat çeken etkenler arasında bireyin kendini tanımadan evlenmesi, karşı cinsi tanımadan ve içinde bulunduğu sistemi tanımadan evlenmesi oldukça yüksek yer alıyor.
Gaziantep’te toplumun veya bireyin ilişki sorunu nesiller boyu süre gelen korku kültürünün eseri ve bireyler bu neticeler doğrultusunda köklerinin derinliklerinde üzüntünün ya da hasarın neresinde olduğunu görememektedir. Korku kültürünün robotları olduklarını, yaptıklarının onları insani özlerinden uzaklaştırdığını bilmiyorlar. Gaziantep toplumunda “Kadın”a değer algısı ciddi anlamda feci kötü. Bu kötülük “Kadın”a ana rahmine düşmesiyle başlıyor ve nesiller boyu sürüyor. Gaziantepli erkekler ne yazık ki hayatlarını çöpe çevirdiklerinin, onları hayatlarındaki muazzam potansiyel zenginlikten mahrum bıraktıklarının farkında değiller. Tüm bunlar yaşanırken, devasa bir sosyal fabrika bu tür insanlardan oluşan bir sürü insan üretmeye de devam ediyor. Peki nereye kadar? Yanlış evlilikler, iletişim, ilişkiler, ebeveynlik sorumluluğu vesaire… Soruyorum: “Bu farkında olamama durumu toplumumuzda ne zaman bilinç kazanacak? Tüm bunlar yaşanırken dünyaya gelen çocukları nasıl yetiştirmeyi planlıyorlar? O çocukların gelecekleri neden kökteki sorunlarla mücadele etmekle geçsin? Heybemize topladığımız bu “korku kültürü” soru toplarını her bireyin bir düşünmesi ve yüzleşmesi dileğiyle…”