Günümüzde paranın bir değeri yok gibi cümleler çok yanlış aslında. Paran varsa mutlusun yoksa değilsin. Hele ki bu enflasyon ve faiz oranlarında parasız hiçbir şey yapılmamaya başlandı. Para bulunmadan önce olan takas yöntemi artık bu devirde hiçbir işe yaramamaktadır.
Paranın tarihi insanların ticareti öğrenmeleriyle başlamıştır. İnsanoğlu öncelikle avlanma ve yiyecek sorunlarının çözümü için bir araya gelerek kabileleri oluşturmuştur. Bu birliktelik etkinliği de beraberinde getirmiştir. Etkin üretimle birlikte ortaya çıkan üretim fazlalığı ticaretin gelişimini sağlamıştır. Örneğin bir kabilede gereksinimlerinden daha fazla deri, diğer bir kabilede ise tahıl bulunursa, kabileler ellerindeki malları değiştirerek ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Kabileler deri ve tahılları birbiriyle değiştirirken, bugün de modern bir biçimde süren “barter”, yani malların mallarla değişimi ortaya çıkmıştır.
Altın standardının (altın para, altın külçe) geçerli olduğu yıllarda bir ülke parasının değerini, içerdiği altın miktarı belirlemekte ve sistem ülkelerin ödemeler dengesinde otomatik denkleşme görevini görmekteydi. Bu tür bir sistemde ülke paralarının değişim oranları büyük hareketler göstermemekte ve kur karar alıcılar için bir risk olarak ortaya çıkmamaktaydı.
Savaş döneminde ülkeler arasındaki farklı enflasyon oranları, uluslararası fiyat ilişkisini altüst etti. Örneğin 1925 yılında İngiliz sterlini, ABD dolarına karşı yüzde 44’den daha fazla değerli hale gelmiştir. Böylece devalüasyon olgusu gündeme oturdu.